Rus futbol kültürüyle yoğrulan, oyun anlayışını fizik güç üzerine kuran, ne kadar gol yerse yesin asla mücadeleden kopmayan ve direnç zaafiyeti yaşamayan Estonya'yı bu kez evinde yendik. Andorra ve özellikle Romanya karşısında oynadığımız akla dayalı futbolu Estonya karşısında tam olarak sahaya yansıtamadık. Gereksiz yere panik yaptık. Aklımızı kullanmayı düşündüğümüz anlarda ayağa isabetli pas yaptık. Türk futbolcusunda yetenek var, ruh var, mücadele var. Takım oyununda olması gereken 'Dengeli oyun'u istikrarlı hale getiremiyoruz. Denge konusunda "Tahtarevalli" gibiyiz. Yürekten oynayan oyuncu fazla ama bazen aklı devre dışı bırakıyoruz.

İKİNCİ GOLLE RAHATLADIK
Umut'la ilk golü buluncaya kadar oyunun hakimi gibiydik ama topu doğru ve etkili pasa dönüştürme konusunda yeterli organize olamadık. Kötü zeminden olumsuz etkilendik. Uzun boylu savunmacılardan kurulu Estonya kalesine yüksek topla hücum etmemiz hataydı. Caner'in Umut'a attırdığı gol öncesi topu taşıma inadı ve adrese teslim ortası kalite kokuyordu. Arda-Selçuk-Caner üçgeninde Estonya'nın sağ tarafından etkili ataklar yaptık. Ancak Estonya'nın bu üçlüye odaklandığında sağdan bindiren Gökhan Gönül'ü topla buluşturamadık.
Estonya gibi "Sakar" takımlara karşı deplasmanda 1-0 önde olmak tehlikelidir. İkinci yarının başında Umut'un aşırtıp, Gökhan Töre'nin "Al golü at" şeklinde yumuşattığı topu Burak düzgün vuruşla gole çevirince kafaca rahatladık. 2-0'dan sonra topa hükmetmeye başladık, ayağa kısa paslar yaparak rakibin baskısından kurtulmaya çalıştık. Arda, Gökhan, Caner'le kanatlardan az da olsa etkili ortalar kullandık ama skoru büyütecek pozisyonları bulmamıza rağmen gole dönüştüremedik. Üç maçta üç galibiyet alan Terim ve öğrencilerine teşekkür ediyoruz. Şimdi önümüzde Hollanda ile finalimiz var. Yenecek coşkuya, isteğe sahibiz. Estonya bu anlayışla oynarsa ensemizdeki Romanya farklı kazanamaz.

MAÇIN ADAMI: CANER ERKİN