Galatasaray ile Akhisar arasındaki kadro kalitesi açısından uçurum kadar fark olduğunu Fatih Terim hesaplamış olacak ki; savunmanın tümünü Muslera dahil yabancılardan donatmıştı. Alışık olmadığımız bu tablonun riskleri de var. Oyun tıkanıp kulübedeki Elmander'e ve Amrabat'a ihtiyaç hasıl olsaydı kimler çıkardı? Akhisar'ın gücünü bildiğinden Terim bu tercihi yaparken şu iki şeyi düşünmüş olabilir:
1- Avrupa maçlarında yabancı serbest olduğundan "Savunma yabancılarla nasıl oluyor?" diye düşünüp uyumu test etmek.
2- Rakibin düşük patonsiyelini fırsat bilip, sezon başından bu yana sık sakatlık sorunu yaşayan Hakan Balta, Elmander, Semih'i dinlendirmek. Galatasaray, yaratıcı oyuncusu ve yabancısı olmayan kapasitesi sınırlı Akhisar'a karşı idman havasında oynadı.
İskeleti bozulan kadronun yardımlaşması, mücadele isteği vasatın üzerindeydi ama takım uyumu ve takım ritmi, birbirleriyle oynama alışkanlığı olmayan oyuncular nedeniyle göz okşamadı.
Fatih Terim'le çalışırken takım oyununa uymayan ve egoist davranan oyuncular sıkıntı yaşar. Tek kural, "Değişime uyacaksın" şeklindedir. Terim, isteklerini anlatırken futbolcularıyla gerektiğinde bir baba hatta bir arkadaş gibi diyalog kurar. Örneğin maçın başlarında Emre Çolak final paslarında hata yaptı. Terim, genç Emre'yi çağırıp başını okşadı. Emre, şefkat ve güven dolu bu eli Burak'ın attığı ilk golün hazırlıyıcı olarak boş çıkarmadı.
"Egoist" kimlikli oyuncuların Terim felsefesine hızla ayak uydurduğunu görüyoruz. Burak'ın Sercan'a, Hamit'in Burak'a asistleri Terim'in oturttuğu paylaşımcı felsefenin ürünüydü. Burak ve Terim'in "Atacağı bir golle hayat bulacak" dediği Hamit, attırdıkları gollerde egoizmlerine yenik düşmediler. Bu ikilinin davranışları dünün en önemli fotoğrafıydı. Nasıl Amrabat takım uyumuna ayak uyduruyorsa, Burak-Hamit ikilisinin bu davranışı da tüm takıma "Egoist olmaya gerek yok. Gol atmak kadar attırmak da önemli" mesajı olacak.
Not: Sık bindirmeler yapan ve ayağındaki topları olumlu pasa çeviren Riera "Gerektiğinde sol bek oynarım" demek istedi.