Üç Büyükler arasındaki derbileri 1983'ten beri izliyorum. Kadro kaliteleri, puan cetvelindeki konumları ne olursa olsun tüm Beşiktaş- Galatasaray maçları heyecan fırtınası içinde geçer, nefes keser ve bol gollü olur. Galatasaray'ın ağır favori olduğu, Beşiktaş'ın da fizik gücüne güvendiği derbi "Gol düellosu" şeklinde geçti. Gollerde bireysel hatalar vardı. Semih ve Hakan Balta gibi Milli Takım düzeyindeki oyuncuların rakibe "Al golü at" dercesine yaptığı hatalar çok komikti.
Umut-Elmander ikilisi Galatasaray'ın ilk yarı üstünlük kurmasını sağladı. İkisi de, iyi mücadele edip rakip savunmayı aşırı zorluyorlar. Ama aynı tip oyuncular. İkisi de santfor ama "Golcü" değiller. Gol vuruşlarında "Bir standartları" yok. Gözü kapalı atacakları basit golleri kaçırıyorlar, zorları gol yapıyorlar. Umut'un ilk yarıdaki net pozisyonlarını ekranda durdurup "Pozisyon ne oldu?" diye sorsak herkes "Gol" cevabını verir.
Beşiktaşlı futbolcular belki topa çok sahip olmadı ama disiplinli oynadı. Beşiktaş'ın koşu kalitesi, direnci, mücadele gücü Galatasaray'ın topu kullanma becerisinin ezici üstünlüğe ulaşmasına izin vermedi. Fernandes maestro gibi Beşiktaş'ı yönetti. Gollerde Holosko'nun takibi müthişti.
Rüya takım yakıştırmaları ve ağır favori gösterilmek Galatasaraylı oyuncuların kafalarında "Biz bu maçı rahat kazanırız" rahatlığı yaratmış. Laubali pas yaptılar. Sadece Selçuk-Emre ikilisi topla buluştuklarında görerek pas vermeye özen gösterdiler. Hamit çok pas hatası yaptı. Gereksiz çalımlar sonrası kaptırdığı toplar Beşiktaş atağına dönüştü. Melo'nun oyundan çıkması doğru değildi. Melo oyunun yönünü akıllı değiştiriyor, Selçuk'un öne doğru daha etkili oynamasını sağlıyordu. Melo çıkınca orta alan yükü üstüne binen Selçukyoruldu. Beşiktaş daha rahat hücum girişimlerinde bulundu. Dilerim; bu beraberlik Rüya Takım'ı rüyadan uyandırır.
Not: Burak'la kazanılan penaltı haksızdı. Tıpkı Melo'nun kendi kalesine attığı gol öncesi hakem Yıldırım'ın Beşiktaş lehine üst üste kullandığı hatalı takdir hakları gibi...