Beşiktaş'ın Elazığ deplasmanı, ligdeki hedefinin ne olacağını belirleyecekti. Ya kaybedip aşağıdaki gruba yaklaşacak ya da yarışın içinde kalacaktı. Böyle kritik bir virajdaki Beşiktaş, ikinci yarıdaki oyunuyla maçı da kopardı aldı.
Dün akşam sahada neler olduğuna bakarsak; ilk yarıda her iki takımın da gelgitli bir oyun oynadığını söyle- yebiliriz. Orta saha direnciyle karşılaşmayıp bu bölgeyi çabuk geçip pozisyonlar buldular. Beşiktaş'ın ilk yarının son dakikasında attığı golle de oyun 1-1'e geldi.
Samet Aybaba, G.Saray maçında olduğu gibi Almeida'nın yokluğunda Holosko'yu değil, taşları fazla yerinden oynatmadan sadece santrfor olarak Sinan'ı kullanmıştı. Ama bu başlangıç Beşiktaş'ın istediği gibi olmadı. Genç arkadaşımız Sinan'a da bu kadar sorumluluk yüklemek haksızlık oluyor belki ama oyun akışında gerçekten yoktu. Olmayan santrforla oynadı Beşiktaş.
Sinan'ın çıkıp Escude'nin girişi ve Holosko'nun öne alınışı bir hücum hamlesi gibi gözüksede esas farkı savunma anlayışında ortaya koydu Beşiktaş. Bu değişikliğe kadar orta sahada top rakipteyken savunmayı oluşturamayan ve Fernandes ile Oğuzhan'ın genelde savunmada pozisyon alamayışı Beşiktaş'ın zaafiyetiydi. İkinci yarıdaki İbrahim ve Veli ile oluşturduğu direnç (oyunun kontrolünü de üstünlüğünü de ele alması Beşiktaş'ın en büyük sorunuydu) skoru getirdi. Beşiktaş'ın bu oyunu ele alışında kendi gücü ve yaptıkları kadar Elazığspor'un da çözülüp dağılması etkendi. Hele son bölümde savunma organizasyonu diye bir şey kalmadı ev sahibi takımda.

4 oyuncu öne çıktı
Beşikta ş 3-1 kazandı ama çok daha farklı olacak pozisyonlar üretti. Bireysel performans olarak bakarsak galibiyette savunmada Sivok ve Hilbert, orta sahada Veli'nin temposu, ileride ise Holosko'nun koşuculuğu ön plana çıktı. İkinci yarı Beşiktaş, bugüne kadar yapamadığı oyun temposu ve kontrolü başardı