Güzelim maça hatta sezona yaşanan olaylar damgasını vuracak. Bu olaylardan sonra nasıl yorum yapacağını da bilemiyor insan... "Rakip takım taraftarı da maçlara gitsin, dostluk olsun" bunlar hep yalan... Bunları bir tarafa bıraksınlar... Bu karar sakın ha sıkın değişmesin. Böyle gayet iyi. Olimpiyat Stadı'nda G.Saray taraftarının da olduğunu düşünebiliyor musunuz? O zaman ne olacaktı, o 3 bin-5 bin rakip taraftarın güvenliği de sağlanamayacaktı.
Olayları yazmak gelmiyor insanın içinden. O nedenle bunu bir tarafa bırakıp, o ana kadar oynanan futbola bakalım biz; Bir tarafta Süper Lig'deki ilk 4 maçını, iyi futbolla kazanmış ve kazandığı 4 maçta da rakibine oyun imkanı ve üstünlük imkanı vermemiş Beşiktaş, diğer tarafta son 3 maçından beraberlikle ayrılmış üstelik Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid'den fark yemenin moral bozukluğu içindeki Galatasaray. Bir de bunlara 70 bin kişilik taraftar faktörünü ekleyince ibre Beşiktaş'tan yana gibi görünüyordu. Galatasaray, çok tecrübeli bir teknik adama ve futbolculara sahip olan bir takım. Fatih Terim, zaten Real Madrid maçından sonra futbolcularına gerekli mesajı vermişti. 3-4 günde toparlanmaları gerekiyordu, kendilerini de toparlanmış gördüm. Maçın başında sakin olan Galatasaray'dı. Real Madrid'den yenilen ilk iki golde olduğu gibi bireysel hataları yine yaptılar. Maçın başında bu bireysel hatalarla Beşiktaş'a imkan verdiler. Bu Beşiktaş'ın iştahını kabarttı, etkili oynamaya başladı. Golü buldu, sonra bir pozisyona daha girdi. Buna karşılık Galatasaray, uzun top yapıp Drogba'yla öne geçmeyi düşündü.
İkinci yarıda Fatih Terim, Drogba'nın önünde Burak'ı sağ çizgiye Bruma'yı sol çizgiye alıp 4-3-3'e döndü. Melo ile Selçuk'un önüne Sneijder'i koyup 4 forvetle başladı. Pozisyonlar da buldu. Önce beraberliği sonra da galibiyeti getiren golü attılar. İki takım oyuncuları için de çok sıkı ve yorucu bir maç oldu. Oyunun devamında sürekli gerildi. Son bölüm futboldan çok gergin bir bölümde yaşandı. Melo da atıldı ve sonrasında zaten olay çığrından çıktı.