Çok entresan bir maç oldu. Evsahibi Salzburg'un golüne kadar bence Fenerbahçe maça değil, tura da ortak olamadı. Hatta maçı izlerken daha 62. dakikada 10'nun üzerinde korner kullanan, zorlayan Salzburg, "İnşallah ikilik üçlük yapmaz" dedim. Avusturya ekibi tek kale oynuyordu. Buna karşılık Fenerbahçe kontratak dahi yapamıyordu. Bunun iki tane temel nedeni vardı.
Birincisi; yoğun pres altında kayboldu Fenerbahçe takımı. İkincisi; birkaç yıldır bu tip maçlardaki en büyük kozu olan pas alışverişlerinden çok ama çok yoksundu sarılacivertliler. Fenerbahçe, daha önce rakiplerine kendi oyununa zorlarken, dün uzun süredir ilk kez rakibinin oyununa, temposuna uymak zorunda kaldı.
DOĞRU VE YANLIŞ HAMLELER
Gol Fenerbahçe takımını kendine getirdi diyebiliriz. Tabii bunda Ersun Yanal'ın doğru hamleleri kadar, rakip teknik direktörü Roger Schmidt'in yanlış hamlelerinin etkisi olduğunu gözardı etmemek lazım. Cristian ve Sow'un takıma katkı sağlaması; rakip teknik direktörün de 1-0'dan sonra skoru koruma adına etkili oyuncularını çıkarması (ki bunlar geniş alanda daha etkili olabilecek oyunculardı) Fenerbahçe'nin işine yaradı ve ortaya bambaşka bir görüntü çıktı. Gole kadar Fenerbahçe takımında kaleci Volkan'dan başka iyi oyuncu bulamadım. Golden sonra başta Sow ve Cristian olmak üzere diğer oyuncuların da performansı arttı.
DEĞİŞİM SABIRLA OLMALI
Salzburg, oyun üstünlüğünü skora yansıtamadı ama Fenerbahçe'nin ve özellikle teknik direktör Ersun Yanal'ın bu karşılaşmadan çıkarması gereken çok ama çok önemli dersler var. Uzun süredir sürekli sağ eliyle yemek yiyen bir takıma, birden bire sol elle yemek yedirirsen üzerine dökebilir. Geçiş dönemini muhakkak gerçekleştirecekse bunu çok sabırla yapması lazım. Salzburg, diri ve organize bir takım. Özellikle 27. dakikada kulandıkları çalışılmış korner, ne kadar organize ve ezberci bir ekip olduklarını gösteriyor. Neyse ki oyunun sonundaki penaltı golü tur ibresini Fenerbahçe'ye getirdi. Hakem ise şahaneydi.