CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunun başka bir ülkeye devredilemeyeceğini belirterek, "Bu konu Türkiye'nin kendi konusudur. Orayı biz mayınladık, kimseden yardım almadık. Orayı temizleme işi Türkiye'nin kendi işidir. Biz yaparız, yapmanın yolunu bulmalıyız. Dışarıdan hizmet alırız ama o işi biz üstleniriz. "Orayı yap, sonra sen kullan' demek Türkiye'ye yakışmaz" dedi.
CHP Genel Başkanı Baykal, grup toplantısındaki konuşmasına Bursa'da bir hastanedeki yangın nedeniyle hayatını kaybeden sekiz kişi için başsağlığı dileyerek başladı. Baykal, "Bir sağlık kurumunda böyle bir tablonun ortaya çıkması şaşırtıcı ve düşündürücüdür. Bunun arkasında hangi ihmal, dikkatsizlik var, onlar biran önce netleştirilmelidir. Böyle olayların Türkiyemize yakışmadığını ve böyle olaylarla karşılaşmayı istemediğimizi ve bu olaylarla karşılaşmamak için herkesin sorumluluğunu yapmasını bekliyorum" dedi.
"ÇİFTÇİ YİNE KADERİNE TERK EDİLDİ"
Yeni bir tarım döneminin daha açılmak üzere olduğunu belirten Baykal, çay fiyatının ilan edildiğini anımsattı. Çitçiye uygulanan tutumun iktidarın tarıma karşı, çiftçiye karşı tutumu ile ilgili yorum yapılmasına neden olduğunu söyleyerek, "Maalesef Türkiye de çitçiye sahip çıkacak piyasayı tanzim edecek, üretici için de tüketici için de doğru fiyatı çıkmasını sağlayacak düzenlemenin gerçekleştirilemediğini görüyoruz. AKP iktidarında geçen 7 yıl sorunu ağırlaştırdı. Bir tarım mevsimi başlarken, bu tabloyu bir kez daha hatırlıyoruz. Henüz buğdayda fiyat verilmedi. Buğday, hasadı yer yer başladı. TMO'nun piyasayı tanzim etmek için piyasaya girip girmeyeceği netleşmedi. Bu yıl da çiftçi her yıl olduğu gibi kendi kaderine terk edilecek gibi bir görüntü ortaya çıktı. Hasat başlarken fiyat düşmeyle başladı.
Buğday maliyetinin en ucuz olduğu Çukurova'da maliyetin 50 kuruşun üzerinde olduğunu biliyoruz. Türkiye'de ortalama maliyet 61 kuruş olduğu Ziraat Odaları'nın tespiti. İlan edilecek fiyat 70 kuruşun altına olursa çiftçi büyük sorunla karşılaşacak" dedi. TMO'nun piyasaya girerek hızla bir alım yapmasına ihtiyaç olduğunu kaydeden Baykal, peşin ödeme yapılmasının da sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Bu yıl üretim döneminde Dahili İşleme Rejimi (DİR) kapsamında dışarıdan ithalat yapılmasına izin verilmemesi gerektiğini ifade eden Baykal, "O nedenle bu konularda yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Çitçinin bazı yerlerde 2008 yılı primleri ödenmedi. Doğu Anadolu Bölgesi'nde ödenmedi. Çiftçi desteklerden kesilen yüzde 10 çok büyük yanlışlık oldu. Alınan gübre, mazot, ilaçtan alınan KDV yüzde 1'e indirilmeli. Mazottan alınan ÖTV kaldırılmalıdır. Elektrik borçları kapatılması nedeniyle kapatılan elektrik, kooperatiflere açılmalı. Çay fiyatı açıklandı. Bölgede çok büyük hayal kırıklığı yarattı. Üreticinin de destekleme dahil eline geçen yüzde 6,4'lük artış var. Ama çayın girdi fiyatı yüzde 35 oranında artış gösterdi. Çitçi mali darbe yedi" diye konuştu. Çay-Kur fabrikalarının özelleştirilmesi "çabasının" sürdüğünü belirten Baykal, "Bu 50 bin ton kaçak çayın girmesine göz yummaktır. Ciddi yaklaşıma ihtiyaç var bu konuda. Ulusal Çay Konseyi oluşturuldu başında AKP milletvekili var. Çay üretimi ile ilgili bilgisi yok, çay ticaretiyle uğraşıyor. Bu da büyük sıkıntıdır" dedi.
"TMO FINDIĞIN DA ALTINDA KALDI"
Yıllardan beri hububat konusunda sorumluluk üstelenen TMO'nun bir süredir fındık alımıyla da görevlendirildiğinin belirten Baykal, TMO'nun hububatı, yulafı almada yeterince etkin ve başarılı olamadığını söyleyerek, "TMO, fındık alımı sorumluluğuyla da yükümlendirildi ve ne yazık ki bunun da altında kaldı" dedi. TMO'nun 5 TL'ye fındık aldığını ancak piyasada değerin 3.2 liraya düştüğünü belirten Baykal, TMO'ya fındık satamayan üreticinin piyasaya 3.2 liraya fındığını satmak zorunda kaldığını söyledi. Baykal, "Bu, piyasada yanlış işlerin döndüğünü ortaya koyuyor. Öte yandan Fiskobirlik borç içinde bırakıldı. Bu konularda yeni düzenlemeye şiddetli ihtiyaç var" dedi. Baykal, iktidarın çiftçiye karşı anlayışsız davrandığını belirterek, hükümeti kendi harcamaları için "sorumsuz davranmakla" suçladı. Baykal, "Hükümetin kendi alacağı otomobil için KDV ve ÖTV istisnası sağlandı. Bu ne demektir? Öngörülen harcamayı geniş ve yüksek miktarda kullanma imkanı demektir. Bu tabi hükümetin "vergi verme vatandaşın işidir, ben kendimi kısıtlamam' anlayışı içinde olduğunu gösteriyor. Bütçe açığı bu yıl için 13,5 katrilyon öngörüldü. Bu yılsonu için 48 katrilyon bütçe açığı kabul edildi. 13,5 öngörüldü, 48 katrilyon oldu. Açığının dört katı borçlanma talep etti, şimdi beş katı borçlanmayı öngören düzenleme getirdi. Yani Türkiye'de mali disiplinin çitçiye, köylüye uyguladığı mali disiplinin nasıl darmadağın olduğunu gösteren bir durum" diye konuştu. Son haftanın en temel konusunun Güneydoğudaki mayınlı arazinin mayından arındırılması ve nasıl değerlendireceği konusu olduğunu söyleyen Baykal, bu konuda bir süre önce hükümetin bir kararname girişimi olduğunu anımsattı. Baykal, Suriye sınırı içindeki 510 km uzunluğundaki sınır boyunda yer alan arazilerin mayından arındırılmasının 2014'e kadar arındırılması ile ilgili sözleşme imzalandığını anlattı. Hükümet konuyla ilgili 2004 yılında bir girişim başlattığını ve çeşitli denemelerden sonra bir kararname ile bu arazinin bir yabancı firma tarafından temizlenmesi ve bu temizleme karşılığında bu firmaya 44 yıllık bir kullanma imkanı tanınmasını amaçlayan kararname verildiğini kaydeden Baykal, "Bir şirket gelsin bu araziyi temizlesin ve karşılık olarak da 40 küsur yıl burayı kullansın. Bu tabi bizim hukuk sistemimize tabi ki aykırı. Çünkü mayından arazinin arındırılması için yapılması gereken iş bir iştir. Bu faaliyet sonucunda elde edilecek arazinin nasıl değerlendireceği başka iştir. Bunu tek bir kararname içinde düzenleyip, yapana "sen kullan' demek doğru olmaz. Arkadaşlarımızın girişim sonucunda Danıştay el koydu ve yürütmeyi durdurdu, iptal etti. Bunun yanlış olduğu ortaya çıktı. Hükümet bunu gördükten sonra kanun teklifi ile Meclis önüne geldi. Neyi amaçlıyor, kararname ile alamadığını kanun ile almaya çalışacak. Hukukun arkasından dolanmayı, hukuk etkisiz kılmayı amaçlıyor. İş gene yanlıştır. Kararname ile yapılan yanlışı Danıştay belirledi, kanunla yapılan yanlışı da Anayasa Mahkemesi belirleyecek" dedi.
"BU KONU TÜRKİYE'NİN KENDİ KONUSUDUR"
Hükümetin mayınlı arazinin yabancı firmaya verilmesi konusunda kararlılık içinde olduğunu ifade eden Baykal, "Bu arazi bu modelle mayından temizlemeyi ve araziyi 40 küsur yıl bir başka kuruluşa devretmeyi içine sindirmiş olarak yola çıktı. Bu çok büyük bir tepki çekti. Çok haklı bir rahatsızlık. Bu sorgulanması gerekir. Hukuk, siyasi, ekonomik olarak sorgulanması gerekir. Birçok ülke mayın temizliyor. Pek çok ülke mayından temizlenme işi ile karşı karşıya kaldı. Suriye kendi el attı. Başbakan da diyor "Suriye yaptı.' Bir sor bakalım, Suriye nasıl yaptı. Sor bakalım bir tek ülke var mı ki; başkasına temizletip "gel orayı 40 küsür yıl kullanın' demiş olsun. Üstelik bizim arazi sınırda. Üstelik arazi terör bölgesi üstünde. En istikrarsız coğrafyanın tam ortasında. Yarım asır neredeyse kulanın diyeceğiz. Zaten bir yarım asır, oraya mayın döşeyerek kendi kullanmamızı sağladık, şimdide yarım asır daha başkası kullansın diyeceğiz. 100 yıl kendimizin kullanmasından mahrum bırakacağız" dedi. Hükümetin güvenilir, ciddi uzman kuruluşlardan bilgi almadığını ve mayının ne fiyata temizleneceğine yönelik bilgi almadığını ifade eden Baykal, "Bir rakam veriyor. Bir "1' diyor bir "10' diyor. O kadar netlikten uzak rakamlar uçuşuyor ki ciddiyetine inanmak mümkün değil. Bu konu Türkiye'nin kendi konusudur. Orayı biz mayınladık, kimseden yardım almadık. Orayı temizleme işi Türkiye'nin kendi işidir. Biz yaparız, yapmanın yolunu bulmalıyız. Dışarıdan hizmet alırız ama o işi biz üstleniriz. "Orayı yap, sonra sen kullan' demek Türkiye'ye yakışmaz. Bu konuda CHP'ye ciddi görev düşüyor" dedi. Mayın temizlenmesi ile ilgili konunun Kuşadası Liman ihalesini andırdığını anımsatan Baykal, "O da böyleydi. Onu da ısrarla takip ettiler. İlgili şirket diyordu ki "yönetmeliğe aykırı ise kanun çıkartırız' diyordu. Nitekim kanun da çıkartıldı. Bu konuda "kararname ile olmadı, kanun çıkaralım' anlayışına geçildi. Parlamento'ya yine bir dayatma getirildi. Kanuna gerek yok, Bakanlar Kurulu yetkili. Eğer mesele temizleme işinden ibaret değil de o arazinin birine devredilmesi ise o kanun işidir. Ama kime, hangi şartlarla devredileceği de Maliye Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu yetkisi içinde değildir, TBMM yetkisi içindedir" dedi. Konu ile ilgili tutarsızlık bulunduğunu söyleyen Baykal, "Kanuna bakınca ihale yapacağız, olmazsa araziyi devredeceğiz. Bize yetki ver Bakanlar Kurulu götürsün" denildiğini savundu. Baykal, "Böyle bir şey olabilir mi? İşin hukukunda temel zafiyet var" dedi.
"BU ŞEKİLDE BU SORUNU ÇÖZEN BAŞKA ÜLKE YOK"
NATO'nun 4,5 milyon mayın temizlediğini ve bunu kendisine bağlı ikmal ve bakım ajansı olan Namsa aracılığıyla yaptığını kaydeden Baykal, "Ukrayna Azerbaycan, Ürdün'de mayın temizledi. Bizim işin maliyeti ne, bedeli ne? 200 milyon diyeni de var, 750 diyeni de var. 5 yılda yapılacak bir ödeme. 61 milyon dolara kendine bir uçak aldı Başbakan. Kendine uçak alırken gözünü kırpmayacaksın ama o kadar değerli alan için "300 trilyon, 500 trilyonu 5 yılda veremem' diyerek kabul etmeyeceksin. Bunu kabul etmiyoruz" dedi. Söz konusu karar ile 50 yıl boyunca araziden vazgeçilerek "kim alırsa alsın kullansın" denildiğini belirten Baykal, "Bu kadar sorumsuzluğu kabul etmek mümkün mü? Çok vahim, yanlış bir olaydır" dedi. Bu şekilde mayın sorunun çözen dünyada bir tek ülkenin olmadığının da altını çizen Baykal, Türkiye'nin TSK ve büyük ekonomik potansiyeli ile kendi mayının temizlemekten "aciz" kalmaması gerektiğini söyledi.
"MAYIN TEMİZLEME BARIŞ VE KALKINMA PROJESİDİR, TÜRKİYE BUNDUN VAZGEÇEMEZ"
Söz konusu alanın temizlenmesi ile 216 bin dönüm bir arazi kazanılacağını belirten Baykal, "Bunun yüzde 70'i birinci ya da ikinci sınıf tarım arazisi. Fevkalade değerli. Binlerce çiftçiye geçim imkanı sağlama imkanı var. Bu konu sadece mayından kurtulmak için değil. Türkiye'nin o bölgesinde sosyal kaynaşma, bütünleşme, halkımızın refah yoksulluk açmazı karşısındaki sıkıntısından kurtulabilmesi için kapı açma şansıdır. Bunu kullanmaktan Türkiye nasıl vazgeçebilir. Yıllardan beri o ihmal edilmiş toprak reformunun sınır boyunca gerçekleştirilmesi şansının ele geçirilmesidir. O topraksız köylülere o arazinin dağıtılması Türkiye'nin barış ve kalkınma projesidir. O bölge ile kaynaşma projesidir. Çiftçiye verdiğiniz ülkeye yerleştirdiğini desteği yüzde 10 azaltmanızla tarımdan kestiğiniz 500 trilyondur. Çiftçiden 500 trilyonu alıyorsunuz da o toprakların Türkiye'ye kazanılmasını doğuracak bir proje için birkaç yüz trilyonu nasıl veremiyorsunuz? Ciddiyetle takip etmemiz gereken bir olaydır. Oldu bittiyle geçiştirmek istiyorlar" diye konuştu.
"BAYKAL'DAN NAMSA SORULARI"
Hala arazinin temizletilmesi maliyetinin belli olmadığını ve ciddi bir rakam ortaya konamadığını söyleyen Baykal, uzman kuruluşlardan bilgi alınmadığını söyledi. Genelkurmay Başkanlığı'nın Namsa ile söz konusu mayınların temizlenmesini söylediğini belirten Baykal, Hükümet ile TSK arasında bu konuda kopukluk olduğunu kaydetti. Hükümetin beş yıldır Namsa ile hiçbir temas kurmadığını da ifade eden Baykal, "Beş yıldır gündemde, Namsa'ya sordunuz mu? Teklif aldınız mı? Herhangi bir temas var mı? Birilerine ihale etmek için hazırlık yaptınız, niye Namsa ile temas kurmadınız? Sorular ortada. Bu sorulara cevap vermeden kanun çıkaracağız. Yanlış yaklaşım. 300 bin daha mayın var sınırın dışında. Bunu da temizlemek gerekmiyor mu? Ne yapıyorsunuz o konuda? "Canım ona sonra bakarız' nasıl ona sonra bakacaksınız? 300 bin adedi halledeceksiniz de 600 bini mi halledemeyeceksiniz. 600 binin arkasında verimli topraklar var diye mi? Birileri ile ihale görüşmeniz var diye mi?" sorularını sordu.
"BAŞBAKAN MUHALEFETTEN RAHATSIZ"
Mayından temizlenecek arazinin hassa coğrafyada olduğunu ve terörün bulunduğu bir alanda kaldığını belirten Baykal, "Orada fakir insanlarımıza devredelim, ekonomiye kazandıralım diyoruz. Yapılacak olan harcamanın çok ötesinde yarar getirir diyoruz Bunu unutmayın diyoruz. Başbakan ne diyor; "bunlar hep böyledir bu kanunu engelliyorlar. Zaten azınlıkları da memleketten kovdular, bu faşizan yaklaşımdır, ben özür diliyorum' diyor. Bu yaklaşımla mayınlı arazilerin temizlenmesinin ne ilgisi var. Başbakan bu konuda gördüğü muhalefetten çok rahatsız, tepkili ve kızgınlığını onu bunu suçlayarak konuyu saptırarak, çarpıtarak kontrol altına almaya çalışıyor" dedi.
"BAŞBAKAN TÜRKİYE'Yİ SUÇLAYARAK NEREYE VARMAK İSTİYOR"
Başbakan'ın azınlıklar konusunda bir görüşü varsa getirilip konuşulması gerektiğini kaydeden Baykal, "Neyi kastediyor? "Azınlıkları gönderdiniz' derken, "faşizan uygulama' derken kastettiği nedir? Kimler tarafından niçin yapılmıştır? Konuşalım. Varsa iddiası, getirsin tümünü değerlendirmeye hazırız" dedi. Söz konusu tartışmanın zeminin mayınlı arazilerin nasıl kullanacağı konusu olmadığının altını çizen Baykal, "Başbakanın zaman zaman böyle ülkeyi rencide eden, rahatsız eden, birilerine şirin gözükmeyi sağlayan, ama bu millete saygısızlık anlamına gelen değerlendirmeler yaptığına hep tanık olduk. Başbakan Türkiye'yi suçlayarak nereye varmak istiyor bilemiyoruz" dedi.
"BAŞBAKAN TÜRKİYE'NİN HAKLARINI SAVUNMUYOR"
Yanlışların gösterilmesi halinde yanlışlarla yüzleşebileceklerini söyleyen Baykal, "Ama Başbakanın görevi, Türkiye'nin hakkını, hukukun savunmaktır. Türkiye'ye yapılan haksızlıkların hesabını sormaktır. Ama görüyoruz ki; Başbakan Türkiye'ye haksızlık yapıyor" dedi. Başbakan Erdoğan'ın kendi vatandaşına "beğenmiyorsan çek git" dediğini de anımsatan Baykal, "Sonra faşizan uygulama' diyor. Tarihin içinden özel koşullarda yaşanmış şartları irdelenmesi gereken, konuları bu gün suçlama olarak getiriyor. Başbakanın mesela Batı Trakya'da bir defada vatandaşlıktan atılan 60 bin Türk kökenli Yunan vatandaşının hesabını sorduğuna tanık olmadım. Yani Batı Trakyalı 60 bin insan vatandaşlıktan atıldı. Bu daha dün yaşandı. Bir milli mücadelenin Anadolu'yu işgale teşebbüs eden yabancı ülke askerlerini karşılıklı düzenlenen mübadele anlayışı içinde değil. Tek taraflı uygulama ile 60 bin kişi Yunan vatandaşlığından atıldı. Türkiye, başkalarını suçlayarak birilerinin gözüne girmeye çalışarak, haklılığını kimseye kabul ettiremez. Yanlışı konuşalım ama bizim ihtiyacımız Türkiye'ye yapılan haksızlıkların karşısında olmaktır, Türkiye'yi savunmaktır" dedi.
"
MAYINLI ARAZİNİN YABANCI ÜLKEYE VERİLMESİNİ BİZE KABUL ETTİREMEZSİNİZ"
Baykal, yarın Güneydoğu Anadolu Bölgesine giderek mayınlı araziyi yerinde göreceğini söyledi. Vatandaşlarla konuşacağını anlatan Baykal, "Bu konu Türkiye açısından çok büyük önem taşıyor. Bu arazinin, bizim vatandaşlarımız boynu bükük topraksız işsiz dururken, bir başka yabancı ülkeye emanet edilmesini hiçbir şekilde bize kabul ettiremezsiniz. Milletimize de kabul ettiremezsiniz. O bölgedeki insanlarımızı yabancı şirketlerinde maraba konumunda çalışır hale sokmayı, bizim içimize sindirmemizi kimse beklemesin. Yapılması gereken açıktır. O topraklar temizlenmeli ve bölgedeki dar gelirli vatandaşlarımızın o bölgeyi sahiplenmelerinin önü açılmalıdır" dedi.
"3 MART TEZKERESİ GİBİ TARİHİ BİR GÖREV YAPIYORUZ"
Mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili konunu tarihi bir mesele olduğunu söyleyen Baykal, "Tarihi bir görev yapıyoruz. 3 Mart tezkeresi gibi. Bu bölge nedense birileri için çok cazip. Bu bölge hep birilerini ilgilendiriyor. Bir neden bulup oraya yerleşmeyi istiyorlar" dedi. ABD'nin Irak'a girmek için bölgede konuşlanmayı istediğini, şimdi de mayınlı arazileri temizleme karşılığında "bize verildi, biz kullanalım" diyeceklerini kaydeden Baykal, "Biz de buna 44 yıl boyunca göz uyumacağız, içimize sindireceğiz. Buna karşı mücadelemizi kanun çıkana kadar sürdüreceğiz. Çıktıktan sonra da sürdüreceğiz. Buna karşı mücadeleyi Meclis'te, yargıda ve milletin önünde götüreceğiz. Bunu, çıkaranları o amaçladıklarını yapamaz hale getirmeyi boynumuzun borcu bileceğiz. O düşündükleri gibi birilerine o bölgeyi peşkeş çekme imkanı olmadığını, o bölgenin insanı ile omuz omuza ortaya koyacağız" diye konuştu.