Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Hasta kalbin doktoru Kur'an-ı Kerim'dir

Hz. Peygamber kalbin diri ve temiz tutulmasını buyurur. Allah'ı anmak kalbe huzur verir. Kul ibadet etmeyip Allah'a eğilmeyince kalp hasta kabul edilir

Kalp vardır; merhamet, rahmet ve aftan hiç nasip almamıştır. Kaskatı kesilmiştir. Dışarıdan gelecek bütün güzelliklere kapalıdır, taşlaşmıştır. Taş nasıl suyu reddediyorsa, o da öyledir. Kendini bütün rahmete, berekete kapatmıştır. Kalp vardır; her türlü rahmete, sevgiye, şefkate açıktır. Böyle kalplerin gıdası merhamettir, duadır, şükürdür. Hz. Peygamber (sav) kalbe işaret ederek onun diri ve temiz tutulmasını emreder ve şöyle buyurur: "Dikkat ediniz, vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi olunca bütün vücut iyi olur. O hasta olursa bütün vücut hasta olur. Dikkat ediniz o et parçası kalptir". Kalbi hastalıktan korumak lazımdır. Peki, kalp nasıl hasta olur? Kalp ibadet etmeyince, Allah'a eğilmeyince, Allah'ı zikretmeyince rahatsız olur. Huzursuz olur. İçki içmeye, zina etmeye, kul hakkı yemeye, kin beslemeye, gıybet yapmaya başlayınca da hasta kabul edilir. Kalp hasta olunca iyi bir doktora gitmek gerekir. Hasta belli, hastalık belli, peki doktoru nereden bulacağız? Esasen doktor da bellidir. Hasta kalbin doktoru Kur'an-ı Kerim'dir. Hz. Allah'ı anmaktır, zikretmektir. Kur'an-ı Kerim'de kalbe ilişkin inen bir ayet Hz. Peygamberin sahabesi üzerinde derin bir iz bırakır. Ayet son derece manidardır. "İman edenlerin kalplerinin Allah'ın zikriyle ürperme zamanı gelmedi mi?" Denir ki bu ayet Hz. Ömer'i bir ay yatağa yatırır. Hz. Ömer gibi, Kur'an-ı çok iyi anlayan, derin tefekkür sahibi özel bir insanı o denli etkiler. Ayetin vurgusu önemliydi. Kur'an; "iman edenlere kalbinizin ürperme zamanı gelmedi mi?" diyor. Neyle ürperecek bu kalp? Ayette bunun da cevabı vardır. "Allah'ı anarak". Demek ki Allah'ın zikriyle ürpermeyen mümin kalbi de var. Çünkü çağrı Allah'ı bilemeyene, iman etmeyene değil, açıkça iman edene. O halde Müslüman olmasına rağmen kalbine merhamet dokunmamış insanları gördüğümüzde bu ayetin vurgusunu hatırlamamız lazım. Allah'ın zikriyle ürpermemiş, eğilmemiş, kıvamını bulamamış, huşu ile secdesini yapmamış kalp, mümin kalbi olsa ne çıkar. Ne kıymet ifade eder ki.

PEYGAMBER DUASINDAKİ BEREKET
Hz. Cabir anlatıyor: "Babam Abdullah İbni Harâm, Uhud Savaşı'nda şehit düşmüştü. Geride 9 kız kardeşim ve bir hayli de borç bırakmıştı. Borçlular sıkıştırdılar ve alacaklarını almak için anlayışlı davranmadılar. Ben de peygamberimize başvurdum; alacaklılarla konuşmasını söyledim. Hurma bahçesinin o yıl verdiği ürünü kabul etmeleri ve borcun geri kalan kısmından vazgeçmeleri konusunda onları ikna etmesini istedim. Peygamberimiz olur dedi ve alacaklılardan bunu istedi, ama hiçbiri kabul etmedi. Bunun üzerine Allah'ın elçisi bana, "Yarın sana geleceğim" buyurdu. Ertesi sabah Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte geldi, hurma bahçesini dolaştı, bu arada hurmanın bereketlenmesi için dua etti. Bana da "Hurmaları toplayıp cins cins ayır, iyi hurmaları (acve hurmasını) bir boy, kalitesiz hurmaları bir boy yap. Sonra durumu bana bildir" diye buyurdu. Dediklerini yapıp durumu ona bildirdim. Hz. Peygamber geldi, hurmaların başına oturdu ve bana, "Haydi herkese alacağını ölçüp ver!" buyurdu. Ben de hurmaları ölçerek herkese alacağını verdim, hurmalar hiç eksilmemiş gibi öylece duruyordu.

VEYSEL KARANİ'NİN DUASI;
Allah'ım, sen Rabbim'sin, ben kulunum. Sen Halik ben mahlukum. Sen rızk veren, ben rızıklanan. Sen sahip, ben sahiplenen; sen şerefli, ben şerefsiz; sen zengin, ben fakirim. Sen diri, ben ölüyüm. Sen Bâki, ben fâniyim. Sen kerem sahibi, ben keremsizim. Sen iyilik yapan, ben kötülük yapanım. Sen bağışlayan, ben günah işleyenim. Sen büyük, ben küçüğüm. Sen kuvvetli, ben zayıfım. Sen veren, ben dilenenim. Sen emniyetli, ben emniyetsizim. Sen cömert, ben ise miskinim. Sen kabul eden, ben duâ edenim. Günahlarımı bağışla, beni azarlama, beni rahmetine ulaştır, ey merhamet edicilerin en merhametlisi!

İFTAR DUASI
Bis millahi vel hamdülillâhi, allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü, Sübhâneke ve ni hamdike tekabbel minni, inneke entes semiul aliym. Manası: "Allah'ım! Senin için oruç tuttum, Senin için, rızkınla orucumu açtım. Ancak Sana tevekkül ettim. Seni hamdinle tesbih ederim. Allah'ım Benden kabul buyur. Çünkü Sen işiten ve bilensin."

SORU-CEVAP

1- Ramazanda oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?
Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Orucun sahih/geçerli olması için, "oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak" şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.

2- Oruçluyken dişimi çektirdim, orucum bozuldu mu?
Sadece diş çektirmek orucu bozmaz. Ancak iftardan sonra çektirmek daha uygundur.

3- Oruçluyken denize girdim, orucum bozuldu mu?
Suya girmek orucu bozmaz. Zira orucun bozulması için ağız ve burun kanalıyla içeriye suyun girmesi gerekir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA