Geçtiğimiz hafta içinde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah Suriye Baas rejimine verdiği açık ve doğrudan desteğini yineleyen konuşmasını yaparken, başından beri Suriye devriminin retorik olarak yanında duran Arap dünyasının ekserisi (Cezayir, Bağdat yönetimi gibi istisnalar dışında) Suriye halkına sonuca gidecek desteği vermekten uzak durmaktaydı. Yardım yok değil. Fakat yardım derecesinin kritik eşiği aşamaması, çatışmanın sona ermesine değil uzamasına sebep olmakta.
Türkiye ve Katar'a ayrı bir parantez açarsak Suriye üzerinden yürüyen güç mücadelesinin bölgede iki temel kampı var: İran ve bölgesel uzantısı Hizbullah ile Suudi Arabistan'ın başını çektiği Körfez bloğu. Bir blok Baas rejimine hayat üflemek isterken, diğeri de en azından görünürde Suriye politikalarını Baas rejiminin düşmesi üzerine yapıyor. Soru şu: Suriye üzerinden yürüyen mücadelenin ana motivasyon kaynağı ideolojik siyaset mi yoksa reel politik hesaplamalar mı? Mesele İran-Körfez mücadelesi olduğunda rahatlıkla flulaşan sınırlara sahip bu dikotomi, iki bloğun bu güne kadarki Suriye performanslarının ana belirleyicisi oldu.
İran'ın "vicdansız" reelpolitiği
Motivasyon kaynağı ve performans bir yana, iki bloğun Suriye'deki nihai amaçları birbirinden öncelikle vicdani açıdan net bir şekilde ayrılmakta. İran'ın Baas'ı Suriyeli onbinlerin kanı pahasına ayakta tutma çabası ile Körfez'in Baas rejimine karşı konumlanması nihayetinde çok açık bir vicdani ayrıma işaret etmekte. Fakat, bu noktada performansı da tayin eden motivasyon kaynağı tartışması anlam kazanıyor. Diğer bir ifadeyle sorgulanan nihai amaç değil, her iki bloğun o nihai noktaya ulaşmak için neyi neden yaptıkları veya yapmadıkları.
Şiilik ile Selefilik arasındaki düşmanca çekişmenin İran-Körfez mücadelesini yönlendirdiği yaygın ama kolaya kaçan bir analiz tarzı. İdeolojik siyaset amaca ulaşmayı merkeze alan fakat amaca ulaşmak için izlenecek yolu belirlemede verimlilikten uzaklaşabilen bir motivasyon tarzıdır. Reel politik ise doğru olduğuna kanaat getirilen bir pozisyon belirlemeyi ve amaca ulaşmak için net yollar izlemeyi gerektirir.
İran'ın Suriye politikası küçük ideolojik tonlamalara sahip ve yanlış analizden hareketle de olsa reel politik netliğe sahiptir. İran'ın teolojik çekirdeğinin Suriye rejimini Şii olarak kabul edip etmediği sorusu bir tarafa, İran anlamlı ilişki kurabildiği, İran cephesinin tampon bölgesi olarak gördüğü ve Hizbullah eliyle Levant siyasetine ulaştığı Suriye kapısını bırakmama niyetinde. Suriye'deki varlığını Baas rejimine bağlı gören İran, statükoyu korumak için askeri ve siyasi imkânlarını kullanıma açmış durumda. Amaç Suriye Baası'nın ayakta kalmasıysa bu güne kadarki Suriye performansının da gösterdiği gibi İran'ın izlediği metotlar net, aralıksız ve doğrudan yardım üzerine kurulu.
Körfez'in ideolojik gelgitleri
Körfez ise nihai amaç konusundaki doğru pozisyonuna rağmen destek ve metotlar konusunda istikrarsızlıklar yaşamakta. Bu istikrarsızlıkların temelinde ideolojik siyaset-reel politik dengesinde kantarın ucunu kaçırması yer almaktadır. Diğer bir deyişle Körfez, Baas rejiminin neden yıkılması gerektiği sorusuna İran'dan sıyrılmış, reel politik netliğinde bir cevap verememektedir. Bu sebepten içerde ve dışarıda muhalif seçmekte, yeri geldiğinde İslami gruplara karşı pozisyon almakta, muhalefet arası ayrımlara oynamakta ve hükmettiği muazzam ekonomik gücü Suriyeli muhaliflerin en çok muhtaç olduğu bir ortamda oyun değiştirici bir araca dönüştürememektedir. Kısacası, çatışmanın bu kadar uzamasının doğurduğu reel tehlikeleri bir tarafa koyup Suriye'de sonuca ulaşmaktan ziyade Suriye muhalefetindeki ayrımları körüklemek ve güçlü destek vermemek suretiyle Baas rejiminin ömrünün uzamasına vesile olmaktadır.
Bu noktada, mesele amaca ulaşmak olduğunda İran-Irak savaşında İsrail'in bile desteğini alan ve onbinlerin canı pahasına Baas rejimini destekleyen İran'ın ve Suriye'de "muhalif seçiciliği" yapan ve desteğini efektif bir şekilde araziye yansıtamayan Körfez'in, Suriye'de reelpolitik-ideolojik siyaset makasında nerede konumlandıkları ortaya çıkmaktadır.