Washington'da son zamanlarda yapılan Türkiye tartışmaları Türkiye kamuoyunda oldukça fazla yankı buldu. Türkiye'nin istihbarat şefiyle ilgili yapılan haberler, Amerika ve Türkiye arasında Suriye, Mısır, Irak ve İsrail politikalarında yaşanan farklılıkların derinleştiği ve NATO'nun da Çin'den füze alımına yönelik itirazını açıkça dile getirdiği bir döneme denk geldi. Bu haberlerin Amerikan kaynaklarınca doğrulanmış olması, Türkiye'nin izlediği politikalara karşı duyulan genel bir rahatsızlığın işareti olarak algılanabilir.
Eksen kaymasından model ülkeye
2010'da Mavi Marmara krizi ve Türkiye'nin İran yaptırımlarına 'hayır' oyu vermesi, Washington'da Türkiye'ye ilişkin 'eksen kayması' tartışmalarını zirveye çıkarmıştı. 2011'de ise Arap Baharı'yla birlikte Türkiye'nin Ortadoğu'ya 'model ülke' olabileceği tartışmaları yoğunlaşmıştı. Aslında iki tartışma da pek yeni sayılmazdı ancak bir seneden diğerine Türkiye tartışmalarında bu kadar ciddi bir zıtlık oluşması tuhaftı. Bu durum bir yanıyla tartışmaların sığlığına işaret etse de, Türkiye'nin Arap Baharı sürecinde baskıcı rejimlere karşı demokrasi tarafında tavır alması 'model ülke' olarak tartışılmasında belirleyici etken olmuştu.
2011 yazında Türkiye'nin NATO radarının Kürecik'te konuşlandırılmasına izin vereceğini açıklaması, eksen kayması tartışmalarının bir anda kesilmesine neden olmuştu. İsrail bir yandan Yunanistan ve Kıbrıs'la flört etse de Türkiye'den umudunu kesmedi, dolayısıyla İsrail lobisi de Türkiye aleyhine sistematik bir kampanya başlatmaktan geri durdu. Amerika, Türkiye ve İsrail'in arasını bulmak için çok çaba sarf etti ve en son başkan Obama'nın girişimiyle Netanyahu Türkiye'den özür diledi.
İsrail'le ilişkilerin özre rağmen hala normalleşmemiş olması, Başbakan Erdoğan'la Arap Baharı sürecinde yakın irtibatta olan Obama için hem şahsi prestiji hem de İsrail lobisiyle ilişkileri açısından sorun teşkil ediyor. Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmemesi, Obama'nın İran konusunda sertlik telkin eden Netanyahu'ya karşı elini zayıflatıyor.
Suriye ve Mısır anlaşmazlıkları
Obama Ortadoğu'da ABD'nin 'ayak izlerini' azaltmak ve mümkün olan en az maliyeti ödemek istiyor. Irak ve Afganistan savaşlarının hem maddi hem de manevi maliyetlerinden ağzı yanan Amerika, Suriye yoğurdunu üfleyerek yemeye çalışıyor. Başkan, Suriye'deki iç savaşla ilgili yapılabilecek fazla bir şey olmadığı fikrinde olduğu için, kimyasal silahların yok edilmesi, savaşın komşu ülkelere sıçramaması ve muhalefetin asgari düzeyde desteklenmesiyle yetiniyor. İran'ın son Amerika açılımı, Obama'ya hem nükleer krizi çözme hem de İran'la Suriye konusunda ilerde muhtemel bir diyaloğa girme zemini hazırlayabilir.
Suriye politikasını kimyasal silahların yok edilmesi ve el-Kaide bağlantılı grupların sınırlandırılmasına indirgeyen ve Rusya'yla Cenevre 2 üzerinden bir anlaşma zemini arayan Obama yönetimi için, Türkiye'nin rejim değişikliğinde ısrar etmesi sorun teşkil ediyor. Bu bağlamda, Suriye konusunda Türkiye'yle Amerika arasındaki makasın açılması, Türkiye'ye yönelik eleştirilerin dozunun artmasında önemli bir etken teşkil ediyor.
Türkiye eleştirilerini artıran önemli nedenlerden biri de Mısır darbesine karşı alınan tavır. Türkiye darbeye karşı tavır koyarken, Amerikan yönetimi mevcut realiteyi kabul etme yoluna gitti. Obama yönetimi -Mursi'nin seçimle başa gelmesini kabullenmesi ve adını koymasa da darbe yönetimine askeri yardımları pratikte dondurması hasebiyle- Mısır'da demokrasiyi desteklemede sicilinin yeterince temiz olduğunu düşünüyor. Obama'nın değerler ve çıkarlar arasında denge kurmaya çalıştığını ancak bunun da her zaman mümkün olmadığını söylemesi, Mısır'a yaklaşımının ipuçlarını veriyor.
Gerçekçi bir ilişkiye doğru
İsrail, Suriye ve Mısır konusundaki görüş ayrılıkları NATO'nun Çin'den füze alımlarına en üst düzeyde tepkisini belirtmesiyle birleşince, Türkiye eleştirilerinin çoğalmasını sürpriz görmemek gerekir. Türkiye'yle ilişkilerin 'model ülke' gibi retorik ağırlıklı tartışmalardan daha gerçekçi bir zemine çekilmesi gerektiğini savunan Abramowitz ve Edelman imzalı Bipartisan Policy Center raporu da bu tür eleştirilere yer veriyor. Washington'daki Türkiye tartışmalarının gerçekçi bir zemine oturtulması aslında Türkiye'nin de hayrına olacaktır zira ne eksen kayması ne de model ülke kavramsallaştırmalarının Türkiye gerçeğini yansıttığı söylenebilir. Her halükarda büyük güç olma iddiasında olan Türkiye'nin mercek altına alınmasına ve sert eleştirilere maruz kalmasına alışmamız gerekiyor.