Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAMZA TAŞDELEN

Çözüm süreci MHP açısından bir imkân mı açmaz mı?

MHP'ye yakışan, 'tepkisel milliyetçiliğin' kısa vadede vaat ettiği oyları bir kenara bırakarak, Türkiye'nin geleceğine talip bir 'kurucu milliyetçi' yaklaşımı benimsemesidir

Çözüm süreci başladığından beri MHP'nin gerginliği arttırarak sürece öncülük eden AK Parti'ye siyasal fatura ödetmeye çalıştığına şahit olduk. Zaman zaman kitlesini çatışmaya davet tonu da içeren bu gerginlik geçtiğimiz günlerde farklı bir sahaya da taşındı. MHP'nin vatan hainliği ile suçladığı AK Parti, MHP'nin iktidar olduğu dönemle ilgili bir araştırma komisyonu kuracağını, vatan hainliğinin memlekete verilen ve ödetilen zarar ile ilişkilendirilerek değerlendirilmesi gerektiğini söyleyince gerginlik derinleşerek devam etmiş oldu.
MHP evvel eski bir icraat partisinden çok 'pozisyon partisi' olagelmiştir. Bu pozisyonun sinir uçları vatanın (son Türk toprağının) bir tehdit karşısında kalması ile özdeşleştirilmiştir. 1950'lerden 80'lere değin bu algının motoru komünizm karşıtlığı iken 90'ların jeopolitiğinde bir tehdide dönüşen Kürt sorunu bu bilinçaltını hortlatmıştır.
Komünizm tehlikesi ile Kürt sorununu aynı saiklerle okumak MHP'yi içinden çıkılamaz bir tepkisellik çıkmazına sürüklemiştir. Komünizm tehlikesine karşı verilen tepkinin ardında son vatanın da elden gitmesi ihtimaline karşı farklı ideolojilere mensup unsurların oluşturduğu bir cephenin söylemsel önderliğini MHP yürütmüş ve bunun sonucunda da kitleselleşme imkânı bulmuştur. Tepkiselliğin, Soğuk Savaş konjonktüründe siyasal pozisyonun netleştirilmesi bağlamında anlamlı bir duruş olduğu savunulabilir. 1980 darbesi ile ülkücü gençlerin ve MHP üst yönetiminin yargı önüne çıkartılması günün sonunda geride büyük bir hayal kırıklığı bırakmıştır.
90'lı yıllar kimlik eksenli siyaset yapan partilerin yükselişi ve siyasal merkez üzerinde söz hakkı talebi ile şekillenmiş, bu bağlamda Kürt siyasal hareketi de Kürtlere yönelik siyasal talepleri dillendirme üzerinden örgütlenmiştir. Kürt siyasal hareketindeki bu gelişmeler, 80 sonrasında dağılan ve farklı siyasal partilerin çatısı altında siyaset yapan ülkücülerin MHP'deki yuvalarına dönmelerini sağlamak üzere bir fırsata dönüştürüldü. Tepkisel siyaset anlayışı işlevsel olduğu ölçüde Alpaslan Türkeş tarafından öne çıkarıldı. Ancak 92 Nevruz'unun olaylı geçmesi ve bu olayların Güney ve Batı bölgelerine sıçraması sonrası HEP ile görüşmeyi kabul eden Türkeş'in söyledikleri oldukça anlamlıdır. HEP heyetinde Meclis'in açılışında Kürtçe yemin krizine neden olan Leyla Zana'yı muhatap alarak "Kızım, biz 900 yıldır kardeşiz... Bizim birbirimizden ayrılmamız mümkün değildir... Bu ülke Türk-Kürt çatışmasıyla bölünür... Bize düşen Türkiye'yi dış güçlerin müdahale edebilecekleri bir savaş alanı olmaktan çıkarmaktır." diyerek bir baba tavrıyla uyarmak isteyişi çok manidardır.
Bu anekdot, 1990'lı yıllarda siyasi öncelikler değiştiğinde, Türkeş'in, 70'li yıllardaki reaksiyoner milliyetçi anlayışla arasına nasıl bir mesafe koyduğunu göstermektedir. Ancak MHP, zaman içinde bu kurucu milliyetçi yaklaşımı terk ederek kendi etrafına tepkisel milliyetçilik ile kalın duvarlar örmeyi tercih etti. Bu tercih konjonktür gereği zaman zaman rasyonel görünse de aslında bütün bir yapıyı ele geçirme ve esir etme potansiyeli taşıması nedeni ile de orta vadede MHP için oldukça ciddi bir tehlike de barındırmaktadır. 70'lerde olduğu gibi tepkiselliğin beraberinde getirebileceği şiddet sarmalının içinden çıkabilmek için hem insani olarak hem de kurumsal anlamda oldukça fazla bedeller ödenmiştir.
Çözüm süreci ile gelinen noktada MHP için oldukça önemli fırsatlar söz konudur. MHP'nin, Kürt sorununun çözümü üzerinden tahayyül edilen oyun kurucu, bölgesinde lider Türkiye'nin bir parçası olabilmesinin yolunu açacak olan, Bu yaklaşım ancak ve ancak kuşatıcı, kucaklayıcı ve olayları geniş ve derin bir perspektifle değerlendiren yaklaşımlarla mümkündür.
Sonuç olarak, MHP'nin son dönemdeki sert çıkışlarıyla çözüm sürecine verilecek tepkiden doğacak oyları kendisine tahvil etmeye çalıştığını söylemek mümkün. Ancak MHP üst yönetiminin, tepki ile gelen kısa vadeli, duygusal oylara mı tamah edeceğini yoksa soğukkanlı ve aklı öne çıkararak Türkiye'nin en netameli sorununu kendisi için fırsat mı bileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu siyasal makasın imkânlarının ve açmazlarının analizi MHP tarafından yapılmak zorunda...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA