Askeri vesayet tamamen bitti mi? Elbette hayır. Şu an Eski Türkiye'yi tamamen tasfiye ettik mi? Elbette hayır. Biz gerçek anlamda sivil ve demokratik bir ülke olmanın daha en başındayız. Eski Türkiye alışkanlıkları hâlâ devam ediyor. Ama üstad Çetin Altan'ın tabiriyle enseyi karartmaya da gerek yok. Yeni Türkiye'nin tam anlamıyla ilan edildiği gün 12 Haziran akşamıdır. Yeni Türkiye AK Parti'nin hükümet olmasıyla başlamadı. 2003-2011 AK Parti döneminde de Eski Türkiye'de yaşıyorduk. Ama o dokuz yıl korakor mücadele hatta savaş zamanlarıydı. Geçtiğimiz dokuz yılı her türlü sinsi ve aşağılık tezgaha rağmen finale kadar çıkıp şampiyon olmayı başaran, bugüne kadar hep küçümsenmiş bir Anadolu takımının hikayesine benzetiyorum ben. Kirli ve karanlık İstanbul dükalığına karşı mücadele eden bir Anadolu takımı düşünün. Dükalık tezgahı kurmuş, çevirip çevirip oynuyor. (Gerçek futbol hayatımızda da durum pek farklı değil aslında!) Hakemler, federasyon, MHK, PFDK, Etik Kurul ve finans kaynakları tamamen İstanbul Dükalığının elinde. Ve bu koşullarda kupa mücadelesi başladı 2002 yılında.
YARI FİNAL MAÇI
Suikastler, darbeler, kumpaslar, tezgahlar, sinsi planlar, oyunlar, kahpelikler, alçaklıklar arasında önce 3 Kasım 2002 zaferiyle ilk tur geçildi. Hemen, 4 Kasım 2002 günü ikinci tur maçına bile çıkılamaması için şike operasyonları başladı. Çok akıllı hamlelerle Yeni Türkiye umudunun tek gerçek siyasi lideri Tayyip Erdoğan bu operasyonu bozdu. 28 Mart 2004 ile ikinci tur da geçildi. Üçüncü tur belki en zor turdu. Pislikler, tezgahlar, silahlar, cinayetler, bu cinayetlere ortam hazırlayan manşetler, muhtıralar hepsi üst üste geldi ama yine 22 Temmuz 2007 büyük zaferini engelleyemedi. Yepyeni bir Türkiye isteyenlere karşı alçak statüko daha da azmanlaştı. Malum yargısal darbe davası açıldı. Yeni Türkiye, blöfü daha sert gördü. Yargısal darbe görüşülürken 1 Temmuz 2008'de bu ülke tarihinde ilk kez iki orgeneral tutuklanabildi. Darbecilik artık ağır bir suçtu. Yargısal darbe şikesi de 'bir şekilde' savruldu ve 29 Mart 2009 seçimleriyle çeyrek finale çıkıldı. Olanca kirli operasyona rağmen Yeni Türkiye bu çeyrek finalden de galip çıkmayı başardı ama Yeni Türkiye'nin arkasındaki destek biraz gerilemiş gözüküyordu. 29 Mart 2009'da, bu durum Eski Türkiye'nin darbeci, mafyacı, çeteci alçaklarına umut verdi. Biraz daha illegal kumpasları artırırlarsa, biraz daha alçaklık gazına basarlarsa sivil hükümeti alaşağı edebileceklerini düşündüler. Ulusalcı gibi gözükmeyen 'muhafazakar' olduğu sanılan kimi adamları satın alıp kara propaganda amaçlı kitaplar, yazılar yazdırdılar, bu arada ortam hazırlayıp kaos yaratacak silahlı işler de yapıyorlardı. Ama Yeni Türkiye de boş durmadı. Balyoz, Kafes, Poyrazköy ve benzeri Ergenekon yapıları da bu dönemde açığa çıktı. Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arası savaşın en doruğa çıktığı yıl 2010 idi. TSK, Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay gibi kurumlar içindeki Ergenekon yapılanması yapabileceği her şeyi yaptı o yıl. Özellikle HSYK ve AYM içindeki kirli yapı Türkiye'yi kilitleyebilecek ve 50 yıl geri götürecek eylemler yapmaya bile hazırdı, sırf sivil hükümeti alaşağı edebilmek için. İşte tam o sırada 12 Eylül 2010 referandumuna giden anayasa değişiklikleri geçti. HSYK ve AYM'yi Yeni Türkiye'ye yakışır hale getirmek amaçlı bir reform tasarısıydı bu. Referandumda EVET'in kazanmaması için yapacakları her şeyi yaptılar. 12 Eylül 2010 Yeni Türkiye ile Eski Türkiye arası büyük bir yarı final maçıydı. Ve galip gelen yine Yeni Türkiye oldu. HSYK ve AYM Ergenekon'un etkisinden tamamen kurtuldu. 12 Haziran 2011 ise BÜYÜK FİNAL'di. Tam anlamıyla bir ölüm kalım maçıydı. 13 Haziran 2011 sabahı gerçekten Yeni Türkiye'ye uyandık. Üstelik finalden sonra kimi yorumcuların "Artık statükoyla anlaşırlar," dediği Recep Tayyip Erdoğan, anayasal haddini bilmeyen Genelkurmay komuta heyetini 30 Ağustos öncesi toptan istifa ettirdi ve yerine sivil hükümetin emrine itaat etmek zorunda olan yeni generaller geldi. Ama elbette askeri vesayet işi daha bitmedi. Bilakis her şey daha yeni başlıyor. Yeni Türkiye'nin inşasında daha 100 etap üzerinden ancak daha üçüncü etap noktasındayız. Akıl ve cesaretle bu etapları da aşacağız. Hiç ama hiç kuşkum yok bu konuda ama hem akıl hem cesaret lazım. Deli Dumrul tarzı dangıl dungul akılsız cesaret, eski Türkiye'nin işine gelir. Akıllı olalım, bu geçtiğimiz dokuz senelik mücadeleyi unutmayalım. İlk turdan finale kadar.