Geçen hafta Ahmet Kaya'nın öldürülmesiyle ilgili bütün o süreci yazacağımı söylemiştim. 10 Şubat 1999'daki MGD gecesiyle başladı Ahmet Kaya cinayeti süreci. Ahmet Kaya o gün ödülünü alırken "Önümüzdeki kasetimde Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı söyleyeceğim ve Kürtçe bir klip yapacağım," demişti. Ve bu söz üzerine salonda bir linç atmosferi doğmuştu. Sonradan Kaya ailesinden özür dileyen Serdar Ortaç, çıldırmakta olan kalabalığa daha da gaz vermişti. Magazinciler Şenay Düdek ve Müge Anlı, yapımcılar Tunca Yönder ve Levent Altınay, Kaya'ya saldırmıştı, insanları Kaya'ya saldırmaya teşvik etmişlerdi, çatallar bıçaklar havada uçuşmuştu. Bu dört isimden sadece Şenay Düdek özür diledi, Müge Anlı attığı çatal bıçaklar, ettiği küfürler için özür dilemediği gibi başka ırkçı eylemler yapmaya devam ediyor. Diğer iki isim de vicdan ve ahlak adına tek özür cümlesi etmediler henüz.
Bu olayın ardından elbette Ergenekon medyası boş durmadı. 11 yıl evvel tam bugünlerde başlayan bir medyatik linç operasyonuna girişti Ergenekon kalemşörleri. Bu operasyonun sonu ise ölümle bitti. İşte Ahmet Kaya'nın adım adım ölüme gidişi.
Olayın hemen arkası 12 Şubat 1999 Hürriyet'te 'Ahmet Kaya yuhalandı' spotuyla haber yapılmış. Posta'da ise Ayhan Kimsesizcan imzalı haber başlığı 'Kaya şov yaptı, ortalık karıştı' şeklinde. Hem Hürriyet'in hem Posta'nın haberinde Kaya'nın söyledikleri tamamen çarpıtılmış. Sözde "Bu ödülü Kürtlük adına alıyorum. Kürtçe klip çekeceğim. Bu klibi yayınlamayan televizyonların tepesine bineceğim. Kürtlüğümü kafalarına vura vura kabul ettireceğim," demiş rahmetli Kaya. Tamamen yalan ve iftira. Maksat bu yalanlarla kitleleri Kaya'ya karşı kışkırtmak...
Devamında Ergenekon medyası daha da azgınlaşıyor. 14 Şubat 1999 Hürriyet'in manşeti: 'Ayıp Ettin Gözüm'. Ahmet Kaya, Abdullah Öcalan'ın resmi önünde, arkasında bir Kürdistan haritasıyla şarkı söylüyor. Fotoğraf bu. "Ahmet Kaya'nın PKK gecesinde Apo'lu Kürdistan haritası önünde konser verdiği ortaya çıktı," deniyor haberde. Kaya'nın "Dağdaki adamın paraya ihtiyacı var. Para gönderelim arkadaşlar," dediği yazılmış haberin devamında. Kasım 1993'te verilmiş bu sözde konser. Aynı gün bu manşeti attıran Ertuğrul Özkök 'Güzel Magazinciler, Çirkin Adamlar' diye bir yazı yazıyor. İşte o yazıdan bir cümle: "O gecede her şey çok güzeldi. Bunların içinde bir tek çirkin adam vardı. O da Ahmet Kaya idi."
Aynı 14 Şubat günü Bekir Coşkun da şöyle yazıyor "Ben zaten Ahmet Kaya'yı sevmem. Böyle bir gecede kovulması umurumda değil. Bir sanatçı bölücülük yapıyorsa, halkına kötü mesaj veriyorsa elbette kovulur." Linç ve cinayet girişimini destekliyor adeta Bekir Coşkun. İki gün sonra 16 Şubat'ta ise Fatih Altaylı şöyle yazıyor "Kültürsüz, ne dediğini bilmez, cahil ve basit adamsın Ahmet. Bu Ahmet'e 'İdeoloji nedir?' diye sorsan 'Yenir mi?' yanıtını verir..."
YAPILMAYAN KONSERE DAVA AÇILDI
Derin ve karanlık bir operasyonla kirli eller tarafından yaratılan bu haberler ve yazılardan sonra savcılar, Kaya'ya davaları açmaya başlıyor. Ahmet Kaya o tarihte Berlin'de olmadığını, öyle bir konser vermediğini söylüyor. Savcı 'Basında çıkan bilgi ve belgelere dayanarak' davayı açtığınıaçıkça belirtiyor resmi yazısında. Sonrasında bu 'Apo'lu Kürdistan haritalı fotoğraf' Hürriyet gazetesinden savcı tarafından isteniyor. Hürriyet Hukuk Bürosu'nun resmi cevabı şu: "14.02.1999 tarihli nüshamızda 'Ayıp Ettin Gözüm' başlığıyla yayımlanan habere dair elimizde kaset, fotoğraf, görüntülü ses bandı v.s doküman bulunmamaktadır."
Çünkü o harita fotomontajdı. O harita Ergenekon yapılanması tarafından üretilmiş ve Hürriyet'e servis edilmişti. Geri kalan Kaya'nın ağzından aktarılan sözlerin tümü yalandı. Kaya'ya yönelik bir linç operasyonu amaçlı olarak Ergenekon medyasında yayınlanmıştı. Fakat bu vicdansızlar burada da durmadı. Beş ay sonra Kaya'yı tamamen nakavt etmek için yeniden operasyona giriştiler. 20 Temmuz 1999 tarihli Hürriyet'te, Ertuğrul Özkök bir manşet daha attı Kaya'yı hedef alan: 'Vay şerefsiz'. O günün sürmanşeti ise şu idi 'Çıplak ayaklı Merve'. Derin yapılanmanın hedefinde olan biri Kürt, biri dindar iki insan yok edilmek isteniyordu. Merve Kavakçı ile ilgili haberin devamı şöyleydi: "ABD vatandaşı olduğu ortaya çıkan ve vatandaşlıktan atılması gündemde olan Merve Kavakçı başını örttü, ayağını açtı." Kaya'ya dair haber ise şöyleydi: "Münih'te konser veren Ahmet Kaya, Türkiye'ye hakaretler yağdırdı. Türkiye'ye 'Şerefsizlerin ülkesi,' dedi." Bu arada resim olarak derin yapılanma imalatı fotomontaj Apo'lu sahte fotoğraf yine konmuştu. O günkü yazısında Fatih Altaylı şöyle yazmıştı "Parayı veren Ahmet'i alır. Ahmet, yalancı haysiyetsizin biridir. Avantayı nereden buluyorsa ona göre bağırır." Bu derece pespayeleşmişti Altaylı.
Bu haberler üzerine Ahmet Kaya, Türkiye'yi terk etmek zorunda bırakıldı. Çünkü her yerden tehdit alıyordu artık. Ergenekon medyası kendisini canlı hedef olarak gösteriyordu. Eşi Gülten ve kızı Melis'le Paris'e yerleşmişti. Ama Ergenekon medyası özellikle de Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'i hâlâ tatmin olmuyordu.
İki ay sonra bir operasyona daha giriştiler. 2 Eylül 1999'da bir manşet daha attılar: "Şerefsiz, işbaşında." Yine o yalan ve sahte harita. Yine Kaya adına uydurulmuş bir sürü yalan demeç.
Bu malum medya, özellikle Özkök yönetimindeki Hürriyet gazetesi Ahmet Kaya'ya bu ülkeyi dar etti. Kaya, bu ülkeden kovuldu. Yalan belgeler ve haberler bahane gösterilerek bir sürü ceza aldı. Ama hâlâ malum medya bir yerden aldığı emirle yayına devam ediyordu. En sonunda bütün bu linç operasyonuna Ahmet Kaya'nın kalbi dayanmadı. 16 Kasım 2000 günü Kaya vefat etti. Ağır çekim bir cinayetle öldürüldü Ahmet Kaya. Failler hâlâ aramızda geziyor.