Son bir haftadır Murat Belge'nin Radikal'e verdiği söyleşi tartışılıyor. Belge'nin hiçbir Türk aydınına nasip olmayan ilginç bir konumu var. Belge, 'ağır entelektüel' moduna hiç girmedi, teori parçalayan tek bir yazısı dahi yoktur. Her zaman essayist/denemeci tarzda yazılar yazdı. Kendi tabiriyle 'Sosyalist Ahmet Mithat Efendi' oldu. Sevdiği ve hoşlandığı her alanda yazdı, entelektüel ve kültürel hayatın magazininden de çok hoşlandı. Rahmetli Fethi Naci ile yaptıkları Sait Faik'in cinsel tercihleri gibi edebiyat geyiklerini ve dedikodularını yazmaktan, söylemekten hiçbir zaman çekinmedi... Her zaman çok rahat, cool, çoğu "Valla bence o olay şöyle," rahatlığında söylenmiş sözleri, söyleşileri ise her zaman çok yankı yarattı, sanki Rawls ile Nozick arasındaki girift siyaset felsefesi tartışmaları gibi dikkate alındı... Çünkü Belge her zaman çok hakiki ve samimi adamdı. Kasıntılığın k'si yoktu onda, illa 'önemli bir şey söyleyeyim' diye uğraşmıyordu. İnandığını ve sezdiğini doğrudan ifade ediyordu, öyle olunca da 'politically correctness' takmadan Hopa hadisesini yorumlayabiliyordu. Herkesin gördüğü, bildiği şeyi "Aman böyle söylersem solculuğuma sığmaz" gibi aptalca zırvaları iplemeden söylüyordu... Murat Belge'nin o söyleşisinden ve kendisine oy vermemesinden yeni mebus Sırrı Süreyya çok alınmış. Yıldıray Oğur'un yazdığına göre Murat hocaya "Sarhoşsun, safari şapkalı sömürge aydını," demiş... Tek Murat Belge değil, İstanbul 2. bölgede yaşayan hemen hemen hiçbir özgürlükçü ve demokrat aydın oyunu Sırrı'ya vermedi. Bu durum sürpriz değil. Oysa bir buçuk yıl öncesine kadar Sırrı, özgürlükçü entelektüel camiada sevilen birisiydi, benim de arkadaşımdı, hep övdüğüm biriydi. Sırrı'ya sık sık "Türkiye solu senin gibi yerli ve hakiki olsaydı, gerçek bir komünizm tehlikesi mevzubahis olurdu bu memlekette" diye espri yapardım. Fakat zamanla Sırrı'da sahici olmayan eğilimler görmeye başladım, o 'yerli ve hakiki' oluşu da maske gibi sırıtmaya başladı. Sanki bu durumun tuttuğunu görmüş ve dış cephesinde bu tipolojiyi korurken içten içe popülist ve eyyamcı özellikler göstermeye başlamıştı... Sırrı çok önceden Demirelvari anlamda politikacı olmaya başlamıştı. Bu tehlikeyi gördüm ve uyarı yazıları yazdım.
SIRRI'NIN KİMYASI BOZULDU
Yetmedi, dostça kendisini uyardım. "Bak Sırrı, Ertuğrul Özkök seni övüyor, bu adamın övdüğü hiç kimse iflah olmadı, seni de devşirmek ister, aman dikkat et," dedim. O ise makara yaptı; bu övgülere mazhar olmaktan memnun bir hali vardı. Ahmet Çalık'a seslenerek "Bu Emre Aköz'ü gazeteden kov!" diyen yazılar bile yazdı. Sonradan durum Özkök'ün "Benim meclisteki temsilcim Sırrı'dır," demesine kadar vardı... Ben o yazıları yazdığımda özgürlükçü entelektüel camianın çoğunluğu Sırrı'dan ümidini kesmemişti. Bugün bu yazıyı yazan ve Sırrı'ya 'Adıyamanlı Fanon' diyen Yıldıray seçim öncesi bile tam gaz Sırrı'cı idi... Şimdi ise Sırrı'nın yanında özgürlükçü entelektüel camiadan kimse kalmadı... Bu durum beni üzüyor... Sırrı maalesef şu an PKK'nın bütün günahlarını savunmak zorunda hissediyor kendini. Daha geçen hafta JİTEM yöntemiyle sokak ortasında infaz yapan bir zihniyetin avukatlığını yapmak zorunda olmak Sırrı'nın kimyasını bozuyor... İnanmadığı bir davayı savunmaya kalktığı için de olmadık laflar ediyor... Murat Belge yerli bir adam değildir. Tam anlamıyla bir Anglosakson'dur ama sonuna kadar hakiki ve sahici adamdır. Sırrı ise 'yerli ve bu toprakların çocuğu' modundadır ama maalesef şu an itibariyle hakiki ve sahici bir adam değil... Mesele de bu zaten...