Tam 'Her şerde bir hayır vardır' dedirten tipte bir serüven bu. Hastalığa sevinilir mi? Tabii ki hayır. Peki bir hastalığın zaman içinde bir güzelliğe, faydaya, hatta ödüle dönüşmesi mümkün mü? İşte bazen oluyor.
Yemek yazarı, stilisti ve fotoğrafçısı Aydan Üstkanat, bundan birkaç yıl önce uzun ve sıkıntılı bir süreç geçiriyor. Doktor doktor geziyor fakat bir türlü teşhis konamıyor. En nihayet bir vertigo uzmanının "Reaktif hipogliseminiz var" dediği gün, hayatının değiştiği gün oluyor.
Reaktif hipoglisemi, insanın kan şekerinin belli bir değerin altına düşmesinden kaynaklanan metabolik bir rahatsızlık (Tip 2 diyabetinin erken başlangıcı da olabiliyor bu durum). Kalp çarpıntısı, üşüme-terleme- titreme nöbetleri, huzursuzluk, acıkınca karakter değişikliğine varır ölçüde sinirlilik, yemeğe ekstra saldırma, panik atak hissi gibi belirtileri/sonuçları var. Tedavisindeyse herkes hemfikir: Doğru ve dengeli beslenme. Yani eyvah!
GLİSEMİK İNDEKS DE NESİ?
"Benim gibi şekere düşkün, pilavı mutfağından eksik etmeyen biri için bu hiç de kolay olmadı" diyor Aydan Üstkanat. "Elimde binlerce tarif vardı ama bunların neredeyse hiçbiri bu süreçte işime yaramıyordu. Beyaz un ve şekeri hayatımdan çıkardığımda, yiyebileceğim şeylerle ilgili doğru düzgün tarif bulamıyordum."
İşi yemek olan biri bile böyle bocalarsa, sıradan vatandaşın vay haline!
Bu meselede glisemik indeks diye çok belirleyici bir şey var. Her gıdanın bir de glisemik indeks değeri bulunuyor ve de işte o eğer yüksekse, kan şekerini ani olarak yükseltip acıkma ve yeme ataklarına yol açıyor.
"Neye elimi atsam, alışık olduğum hangi yiyeceği tüketmeye kalksam, glisemik indeksinin yüksek olduğunu görüyordum" diyor Üstkanat. "Bu, şu demekti: Yaşamım boyunca süregelmiş yeme içme alışkanlıklarımı, olağan beslenme düzenimi, hatta gıdalarımı değiştirmek zorundaydım. Aslında yemem gereken malzemeler az çok belliydi ama onlar sadece 'malzeme'ydi. Peki yulaf ezmeleri, tam buğday unu, kabuklu pirinç, tatlandırıcılar ve yeşilliklerle hangi yemekleri yapacaktım?"
Bunun üstüne mutfak anlayışını yeniden kurguluyor. Üstüne de yeni baştan tasarladığı reçeteleriyle bu kitabı yazıyor: 'ŞekerSİZ'.
"Lezzetin şekere bağlı olmadığını ortaya koyan bir kitap" diyor, "Bu açıdan özellikle karbonhidrat grubunda lezzetli tarifler yaratmak benim için son derece önemliydi." Hakikaten de Yabani Pirinç Pilavı'ndan Kurutulmuş Domatesli Pofuduklar'a, Şeftalili Crumble'dan Ayvalık Kurabiyesi'ne, pek çok leziz ve tehlikesiz elemanla karşılaşıyoruz kitapta.
CATE BLANCHETT LİGİNİN SIRRI: GÖZ!
Bitmedi! Aydan Üstkanat iki de Gourmand ödülü alıyor bu kitapla. Bu Gourmand Cookbook Awards'a gastronomi dünyasının Oscar'ı muamelesi yapılmakta, gayet önemli ve prestijli yani.
Peki Aydan Üstkanat'ı Cate Blanchett - Meryl Streep ligine taşıyan, hangi özelliği olabilir?
Bence gözü.
Yemekte tat kadar sunum da mühim; sizi en baştan çağırmalı, cezbetmeli, tavlamalı bir tabak. Sevgili Aydan, işte bu alanda iyice mahir... Anlaşılır, rahat uygulanır tariflerine öyle hoş bir dizayn ve fotoğraflar eşlik ediyor ki, tabaktakileri sayfadan koparıp ağzınıza atasınız geliyor (Yayımlanmış başka kitapları da var: Yemek Rehberi, Yap + Ye = Mutlu Ol, Artmazsa Yetmez, ayrıca Star gazetesinde ve La Cucina Italiana dergisinde gastronomi köşeleri hazırlıyor).
Girit kökenli bir aileden Aydan Üstkanat yani yemek kültürü, genlerinde var! Gözü, beğenisi zaten iyi, bir de üstüne sanat eğitimi alınca sonuç böyle olmuş.
Beğeniyorum kendisini. Nokta. Ve bayram sonrası şekere fazlasıyla doymuş bünyelere, 40 derecelik bunaltıcı yaza uygun iki hafif lezzet seçiyorum 'ŞekerSİZ' kitabından...