Hayır efendim, yarışma olan değil. Bu benim Bodrum'da doğayla baş başa verdiğim kendi yaşam mücadelem.
Şahsen Survivor'a asla katılmazdım. Şöhretsel bir tercih olarak değil sadece, açlık yüzünden. Bırak beni adaya aç biilaç, ben akşamına "Taçmin'i kızartıp yiyelim," için kulis yapmaya başlarım! Yapım böyle. Allah açlıkla terbiye etmesin, öğün atlasam elim ayağım titrer. Ana öğün de değil, ara öğün atlasam diyorum! Dolayısıyla seyretmeye başladığımdan beri, Survivor yarışmasında, yarışma kaybedenleri, ne bileyim sevilmeyenleri filan, eleyip İstanbul'a göndermektense yemek, hep daha mantıklı geliyor, bilmiyorum.
Benim Survivor'ım başka. Bodrum'un bozulmamış, tabiatı korunmuş, bakir tek bölgesinde tatil yapıyorum ve bunun nedenini bilmiyorum! Ben beton seven, yapay oda kokusu seven, klima seven insanım. Gidiş yolunda geceleri çakal çıkıyor kardeşim, benim ne işim var burada!
Hayır yıllardır gelirim ama ilk geldiğim sene, çok talihsiz bir yangın henüz söndürülmüştü yandaki makilikte. Ben de çok "Ah, vah," ettim tabii. Ama o sene çevrede canlı olarak bir tek tatilci insanlar vardı. Sinek bile uçmuyordu yemin ederim!
Bu doğa felaketine çok üzüldük, ettik.
Yerliler, "Merak etmeyin ilk yağmuru yiyince yeşerir, maki bir yılda kendini toplar," dedi, biraz ferahladık.
YANGINDA KAÇAN HAYVANLAR GERİ DÖNMÜŞ
Gerçekten buraya geldiğim her yaz, o tepedeki makiliğin daha bir toparlanıp, yeşerdiğine sevinçle tanık oldum. Ancak bu sene, anladığım kadarıyla doğa, sadece bitkileriyle değil, hayvanlarıyla da geri dönmüş ve üstelik intikam alırcasına! Yangında kaçan bütün hayvanlar, evlerine geri taşınmışlar ve bu defa akrabalarını da yanlarına alarak!
Balkonun iki köşesinde iki ayrı kuş yuvası var! Kırlangıçlar yavrularına yiyecek taşıyıp duruyorlar. Pek tatlı ve fakat üzerinizden tehditkar derecede yakın uçuşlar yapmayı ihmal etmiyorlar bir yandan. Ve bittabi gün geçmiyor ki bahçede dolaşırken herhangi bir yerinize kuş pisliği isabet etmesin! Süper loto aldım, fıs!
Demek her söylenene inanmayacaksın!
Balkona üç yavrulu bir kara kedi dadandı.
En sevdiğim hayvandır, ama spesifik olarak bu anne kedi hariç! Al korku filminde oynat! Daha kapıyı açarken sarı gözlerini gözüme dikip pıfflamaya başlıyor. Dost olmak amacıyla dolaptaki tüm erzağı yedirdim. Peynir, süt, pirzola... Hepsini çekirge sürüsü gibi bitiriyorlar ama karşılığında bir güleryüz, bir tatlı söz yok.
Pıf pıff da pıf pıff . Ailece psikopatlar. Normal şartlarda kedilerle birkaç dakikada laubali olurum, iş burun buruna koklaşmaya kadar gider. (Belki burnumu başlı başına ayrı bir organizma zannettiklerinden ne olduğunu anlamaya çalışıp kokluyorlar, bilmem.) Ama bu kedilerle tanışıklığımız üç günü geçti, sütü verir vermez elimi kurtarıp, kapıyı üstümden kapatıyorum! Tırsıyorum resmen. Az önce yavrulardan biri yakaladığı kocaman bir kertenkeleyi getirip diğerleriyle paylaştı. Kedi değil, puma ailesi!
ARSIZ 'YAKARCA'LAR HER TARAFI SARMIŞ
Ama bunlar en azından kışt deyince giden tipler. Bir de sürüyle gezen daha arsız türler var.
Bir gece kafamı çevirdim ki, lambanın etrafında 20-30 tane küçük kanatlı böcek. Veya büyük meyve sineği. Tanımlanamayan uçan cisimler de diyebiliriz yani. Son bir saattir niye orama burama iğne batar gibi olduğu da bu şekilde ortaya çıktı. Bodrum eşrafından 'Yakarca' sülalesiymiş bunlar. Uçan karınca da deniyor.
Akşamüzeri, rüzgarlı havada, kuytu, ışıklı bir yere 40 haramiler gibi dalıyorlar. Hobileri, tatilciyi ısırıp rahatsızlık vermek! Bir hafta ilaçlamaydı, şuydu buydu, bu aşiretle uğraştık. 'Yakarca' kelimesini ezberleme özürlü olduğumdan, her gece, bakıyorum, yine bir araya gelmişler, bilgisayarın, lambanın etrafında toplantı yapıyorlar, şak resepsiyonu arıyorum "Yakariler bastı yine burayı" diye.
AFRAN TAFRAN, BANA MIYDI?
Resepsiyonda, her akşam başka bir arkadaş, konudan haberdar olmadığı için, "Gülse Birsel kafayı yedi, odasında Japon dövüş ustalarından veya Kızılderili çocuklardan oluşan bir çete bulunduğunu zannediyor, bu neyin kafası ya," diye düşünüyor büyük ihtimalle! Birkaç dakika sonra uçan karınca olduklarını anlıyor. 'Yakarca' diye düzeltiyor. Sinek öldürücü spreyle görevli geliyor. O esnada siyah puma balkondan görevliye de pıflıyor! Hayat böyle geçiyor.
Bu satırları yazarken, gerçekten uydurmuyorum, balkondan ağır ağır ve etrafı koklayarak bir kirpi geçti! O bana pıfpıflayan agresif kedi de mal mal baktı öyle. Afran tafran bana mı arkadaş, anlamıyorum ki!
Her an kurt inebilir! Ben yazıyı burada bitirip, tüfeğimi almaya gidiyorum. Gelecek yıl Türkbükü'nde tatil yapacağım, kararlıyım, orada denizde balık bile kalmamış! Oh yeah!