ArIel
Castro, Michelle Knight'ı kaçırdığında genç kadın 21 yaşındaydı. Akıllı telefonlar henüz hayatımıza girmemişti. Tabii Facebook ve Twitter da... 11 yıl boyunca kapatıldığı zindanda yaşarken Katrina kasırgası, Japonya'da tsunami, Haiti'de deprem oldu. Michael Jackson öldü. Obama ABD'nin ilk siyah başkanı oldu. Yaklaşık bir buçuk yıl önce ABD'de üç genç kadının bir evin bodrumunda tam 11 yıl alıkonulduğu ortaya çıktı. Detaylar kan dondurucuydu. Ariel Castro, Cleveland'daki evinde Michelle Knight, Amanda Berry ve Gina DeJesus'ı yıllarca esir tutmuş, sayısız kez tecavüz etmiş ve şiddet uygulamıştı. Bu üç kadından biri, Michelle Knight, hayatta kalmasının bir sebebi olduğuna inandı ve esareti boyunca yaşadıklarını ve hayatının bilinmeyenlerini anlatan bir kitap yazdı. Satış rekorları kıran Finding Me (Beni Bul) ABD'den sonra 18 Ağustos'ta Martı Yayınları etiketiyle Türkçe'de. İşte Knight'ın şaşırtıcı hayatı ve ibret verici öyküsü.
TECAVÜZLE GEÇEN ÇOCUKLUK
Michelle Knight'ın şiddet ve tacizle tanışması aslında çok daha eski yıllara dayanıyor. O, küçük yaşlarda tacize uğramış, evden kaçmış, hamile kalmış biri. Hayatındaki zorluklardan 15 yaşında evden kaçarak kurtulmaya çalışıyor. Köprü altında yaşıyor, bir uyuşturucu satıcısıyla tanışıyor. Torbacı olup, ilk defa eline silah alıyor. Bir süre sonra babası buluyor onu ve eve geri götürüyor. Sonraki iki yıl boyunca haftada en az üç kez tecavüze uğruyor. Sonrasında okuldan bir çocukla sevgili oluyor. Hamile kalıyor. 24 Ekim 1999'da oğlu Joey doğuyor. Fakat bir gün annesinin erkek arkadaşı sarhoş bir halde Joey'yi hırpalıyor. Hastaneye gittiklerinde Sosyal Hizmet görevlilerine haber veriliyor ve çocuk Michelle'in elinden alınıyor. Kitapta bunun üzerine hissettikleri şöyle anlatılıyor: "Yıllarca aileden biri tarafından istismar edilmiş, buz gibi havalarda köprü altındaki bir bidonda yaşamıştım; tıpkı hayvanlar gibi. Fakat hiçbir şey çocuğunuzu kaybetmeye sizi hazırlayamazdı. Hayatımda başıma gelen en kötü şeydi, yirmi bir yıllık hayatımdaki en kötü şey."
ARABAYLA KAÇIRDI
23 Ağustos 2002'de Sosyal Güvenlik çalışanlarıyla oğlu hakkında konuşmaya giderken geç kalan kadının hayatı sonsuza dek değişiyor. Bir arkadaşının uzaktan tanıdığı babasıyla karşılaşıyor. O adam onu yıllarca esaret altında tutacak Ariel Castro. Castro telaş içindeki genç kadını kandırıp eve getiriyor ve bağlıyor. Yıllar sürecek işkence o gün başlıyor. İlk tecavüzden sonra Castro'nun genç kadına söyledikleri kan dondurucu: "Karım beni terk etti. Onu dövmek istememiştim ama kendimi durduracak gücüm yoktu. Küçükken bana da tecavüz ettiler ve kimse bu konuda bir şey yapmadı. Bu yüzden mastürbasyon yapmaya, porno izlemeye başladım. Tek istediğim yalnız olmadığımı görmekti."
ZİNCİRLERLE BAĞLIYOR
Günler günleri kovalıyor. Michelle giderek daha berbat şartlar altında yaşamaya mahkum oluyor: "Günde sadece iki kez yemek yediğim için kilo veriyordum. Her hafta beni daha sıkı bağlamak zorunda kalıyordu. Bodrumda bulunduğum tüm süreç boyunca hiç yıkanmamış, duş almamıştım. Adet dönemim geldiğinde önüme birkaç parça kâğıt mendil atıyor, "Bunları kullan," diyordu. Mendilleri yuvarlayıp tampon gibi kullanamaya çalışıyordum fakat hiçbir zaman yeterince mendil bırakmıyordu. Bu yüzden belimden altı kurumuş kahverengi kan lekeleriyle kaplıydı. Saçımda sperm kalıntıları vardı, başıma dokunduğumda taş gibi olduklarını hissediyordum."
DEFALARCA DÜŞÜK YAPIYOR
'Benim küçük oyuncak ayım' dediği oğlu Joey esaret boyunca onu hayatta tutan en önemli destek. Arada Castro, ona minik bir köpek alıyor ama köpekle kadının arkadaşlıkları ilerleyince, tecavüze yeltendiği bir gün köpek ona saldırınca onu da öldürüyor. Bütün süreç boyunca Michelle'i mutlu eden yeghâne anlar Castro'nun ona televizyon izlettiği ve defter verdiği zamanlar oluyor. Daha sonra birer yıl arayla iki kadın daha eve hapsediliyor. Amanda ve Gina... Michelle onlar için de endişe ediyor, kendi yaşadıklarını onlar yaşamasın istiyor. Evde kapalı tutulduğu süre boyunca Michelle defalarca hamile kalıyor ve her seferinde Castro bunu fark edince onu dövüp çocuğu düşürmesine uğraşıyor. 2006'da Amanda'nın bir bebeği oluyor. Adı Jocelyn olan bebek sayesinde Castro kadınlara biraz özgürlük vermeye başlıyor. En azından zincirle bağlamaktan vazgeçiyor. Kapıdaki sayısız kilitten bazılarını kitlemeyi unuttuğu bir gün Amanda bir şekilde kaçmayı başarıyor ve kabus 6 Mayıs 2013'te sona eriyor.
O KATLANAMADI
Polis Ariel Castro'yu erkek kardeşlerinden biriyle arabasında otururken buluyor. Tutuklanan adam aralarında tecavüz, saldırı ve cinayet bulunan 937 suçu kabul ediyor. Michelle, iyileşmesi için bir yol olacağını düşündüğü için dava sırasında tanıklık ediyor. Konuşması yürek burkucu: "Sen hayatımın on bir yılını çaldın ve şimdi onu geri alıyorum. Cehennemde 11 yıl geçirdim ve senin cehennemin daha yeni başlıyor. Ben tüm bu yaşananların üstesinden geleceğim ama sen sonsuza dek cehennemi yaşayacaksın. Şu andan itibaren, benim kim olduğumu tanımlamana ya da etkilemene izin vermeyeceğim. Ben hayatıma devam edeceğim. Sen ise her gün biraz daha öleceksin." Castro cezaya çaptırıldıktan yaklaşık bir yıl sonra hücresinde intihar ediyor. Bunun üzerine Michelle karmaşık duygular hissettiğini yazıyor: "Oturup ağladım. Ne aşağılık bir adam! Ben onun hücresinde kalıp hayatının geri kalanında her gün biraz daha çürüyüp gitmesini istiyordum, aynen beni mecbur bıraktığı gibi."
AMACIM KADINLARA YARDIM
Yaklaşık 1 buçuk sene önce esaretten kurtulan Michelle Knight, Kasım 2013'ten beri 'Umut Evi' adını verdiği evinde yalnız başına yaşıyor. Evin duvarları açık sarı ve kocaman camları var. Yaşadıklarının izlerini sonsuza dek bedeninde ve ruhunda taşıyacağını bilse de umudunu kaybetmiyor. Amacı, kaçırılan kadınlara ve kayıp ailelerine destek vermek, konuşamayanların sesi olmak. Cumartesi akşamları dansa, pazarları da kiliseye gidiyor. Aşçılık öğreniyor. Bir gün kendi restoranını açmayı hayal ediyor. Hatta çocuk sahibi olamayacağı için evlat edinmeyi düşünüyor. Michelle Knight'ın kendini bulma hikayesinde herkes için çıkartılacak çok ders var.
DEHŞET EV YIKILDI
7 Ağustos 2013 günü Ariel Castro'nun "dehşet evi" yıkıldı. Castro'nun kurutucuda zulaladığı 22.000 dolar tesadüf eseri ortaya çıktı. Savcılar bu parayı Gina, Amanda ve Michelle'e vermeyi teklif etti. Hepsi, paranın mahalleyi geliştirmek için kullanılmasını istediği için bu teklifi geri çevirdi. Castro'nun evinin yıkıldığı gün Michelle erken saatlerde sokağa gitti ve gelenlere, çocukları kayıp olan her bir annenin güçlü kalmasını ve umudunu kaybetmemesini sağlamak için sarı balonlar dağıttı.