Henüz 15 yaşındaki Antalyalı Ömer, iki yıldır eroin kullanıyor. Oğlunu bu bataktan kurtarmak isteyen annesi, hastane hastane dolaşmış ve çare bulamamış... Onun yanında oturan Cihat 14 yaşında esrarla başlamış ve sonra eroinman olmuş. 1999 depreminde anne ve babasını kaybeden Onur, yaşadığı acıları bonsai ile unutmaya çalışmış ve dokuz yıl boyunca kullanmadığı madde kalmamış, evinden kovulup sokaklarda yatmış. İzmirli zengin bir ailenin oğlu olan Hakan'ın bağımlılığı alkolle başlamış, esrar, bonsai, Extasy ve kokainle devam etmiş. Tüm varlığını kaybetmiş, torbacılık yapmış. 29 yaşındaki Eskişehirli güzeller güzeli Seyide, hayatının en güzel sekiz yılını bonsai batağının çukurunda geçirmiş... Onların ortak noktaları bağımlı olmaları... Buluştukları yer ise Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER). Onlar umudu ve şifayı burada buldu. Sefaköy'deki bir apartman dairesinde buluşuyor, yaşıyor, dertleşiyor, film izliyor, kitap okuyor ve bağımlılıklarından kurtulup hayatın tadını keşfediyorlar.
KENDİNE MİSYON EDİNMİŞ
AYBUDER kendisi de bir bağımlı olan, sonra Çapa Tıp Fakültesi'nde bağımlılık danışmanlığı eğitimi alıp bu misyonla yoluna devam eden Yavuz Tufan Koçak tarafından kurulmuş. Alkol ve uyuşturucu yüzünden çok sıkıntı çeken Koçak, bugüne kadar binlerce genci hayata döndürmüş. Bağımlının halinden en iyi bir başka bağımlının anlayacağını savunan Koçak'ın hikayesi dramatik... Babası astsubay, annesi ev hanımı olan Koçak, İstanbul Fatih'te büyümüş. Maddi sıkıntılar ve aile içi şiddet evlerinden hiç eksik olmazmış. İlk içkisini beş-altı yaşlarında mahalledeki arkadaşlarıyla içmiş. Lisede içkinin dozu iyice artmış. Üniversite olaylarının en yoğun yaşandığı 1976-80'de İstanbul Üniversitesi İşletme'de okumuş. Tüm sıkıntılara ve alkole rağmen üniversiteyi bitirmiş. Askerliğini Şırnak'ta yedek subay olarak yapmış. Sonra severek evlenmiş ve çocukları olmuş. Kendi işini kurup çok iyi para kazanmaya başlamış. Hayatında her şey yoluna girmiş gibi görünse de alkolün dozu sürekli artıyor, ancak alkolik olduğunu kabul etmiyormuş. Eşi ve annesi alkolü bırakması için yoğun çaba gösteriyormuş. Eşiyle kavgalar başlamış, şiddet uygulamış. Kafasına silah dayamış. Sonra 1990 krizinde işleri bozulmuş. "Her şey bitmişti. Kimse yok, para yok, alkol yok. Bir sabah uyandım, izmarit aramaya çıktım. Bir izmarit gördüm, tam alacakken yağmur başladı. Bu, kırılma noktası oldu. 'Yeter artık' dedim. Beton tedavisi dediğim yöntemi uyguladım. Hiç ilaç yok, tıbbi müdahale yok, yardım eden kimse yok. Bağıra bağıra günler geçirdim. Ölümü de göze almıştım. Bu rezillikleri yaşamaktansa ölürüm daha iyi diye düşünüyordum. Bulması bir dert, içmesi bir dert, yaş gelmiş 43'e. İki çocuk bensiz büyüyor. Çok sevdiğim eşimle yaşayacağım en güzel yılları ayrı yaşıyoruz. Bir servet yitirmişim."
YARDIM EDİP AYIK KALIYOR
Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen alkolden uzak durmayı başarmış Koçak. Fethiye'de yaşıyormuş o dönemde. Sonra bir gün ayrıldığı eşi aramış: "Dört yıllık fakülte mezunlarına öğretmenlik hakkı çıktığını söyledi. Ben de Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurdum ve bir dağ köyünde öğretmenlik çıktı. Bir dönem öğretmenlik yaptım Fethiye'de. Benim ayık kalabilmem için evren yardım etmeye başlamıştı. Bağımlı bir kız vardı 17 yaşında. Onu hayata döndürmeye çalışıyordum ve fark ettim ki, ben bir bağımlıya yardım ederken ayık kalıyordum. Tekrar İstanbul'a döndüm. Çapa'da psikiyatri anabilim dalına bağlı bağımlılık danışmanlığı eğitimi başlamıştı. Ben de katıldım." Sonra çok tanınmış varlıklı bir ailenin 19 yıllık madde bağımlısı oğullarını iyileştirmeyi başarmış Koçak: "Denemedikleri yöntem kalmamış. Yurtdışı, yurtiçi... Üç ay geçmedi sıfır ilaçla çözdük. Aile inanamadı. Sonra beni bırakmak istemediler. Akmerkez'in karşısında bir ofis açtılar bana, ben de bağımlılık danışmanlığı yapmaya devam ettim. Binlerce insanla çalıştım. Sonra da buraya geldim. Bir süre kiramı ödediler ama sonra bıraktılar. Türkiye'de ciddi anlamda bir rehabilitasyon merkezi yok. Yurtdışında bağımsızlar kulübü deniyor. Dinlenme evleri var. İran'da var, Özbekistan'da bile var. Türkiye'de yok. Burada halen hastane ve ilaçla bu sorunu çözebileceklerini düşünüyorlar. Belediyeler bir parka, bahçeye milyarlar harcıyor. Biz bu ülkede ne zaman 'Önce insan' dersek bir şeyler olacak. Benim söylediğim sistem ABD'de 70 yıldır uygulanıyor. Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere herkese başvurdum. Küçükçekmece Belediyesi hemen karşımızda. Bir kere bir yetkili gelmedi. Sadece iki kap yemek gönderiyorlar."
ANNEMİN ALTINLARINI SATTIM BABAMA BİLE BIÇAK ÇEKTİĞİM OLDU
Cihat Saygılı (22)
"14 yaşında esrarla başladım. Bir arkadaşım eroine alıştırdı. Son üç senedir iğne kullanıyordum. İlk başlarda ailem anlamadı. Çünkü benim böyle bir şey yapacağım akıllarına bile gelmiyordu. Bütün aileler 'Benim çocuğum yapmaz' diyor zaten. Bir süre sonra annemle babama durumu açıkladım. Bana yardım edin dedim. Onlar da beni hastaneye yatırdı. 21 gün hastanede yattım ama sonra kaçtım. Sıkı bir disiplin vardı, sabah 13, akşam 13 ilaç içiyordum. Sürekli sersem gibi dolaşıyordum. Sonra AMATEM'e, Balıklı Rum'a yattım. Çıkar çıkmaz ilk gün yine maddeye düştüm. Hırsızlık yaptım, annemin altınlarını çaldım. Babama bıçak çektim. İşyerinden çaldım, işten atıldım. Okuldan da atıldım. İyice asosyal olmuştum. Evden çıktığım tek yer iki sokak arkadaki torbacının eviydi. Yaşayan bir ölü gibiydim. İçmeyen arkadaşlarımla aram bozuldu. Sevgilim bıraktı. Ölmek istediğim zamanlar çok oldu. Eroine ulaşmak hep çok kolay oldu benim için. Balkondan sepet sallıyordum, sepete koyuyorlardı. Bir kullanımı 20 TL. Antalya'da çok yaygın ve orada 5 TL. Sigaradan bile ucuz. Gençler çok büyük tehdit altında. Antalya'da sekiz-dokuz yaşındakilere iğne yapıyor. Bırakabileceğime dair hiç umudum yoktu. 80 gündür ayığım. Ağrı kesici bile kullanmadım. Burada farklı bir enerji var, insanlarla muhabbet etmek beni rahatlatıyor. Yargılama, kalıp yok. Şimdi sabah erkenden kalkıp simit tezgahının başına geçiyorum. Çamaşırlarımı kendim yıkıyorum, ev temizliyoruz. Özgüvenim yerine geliyor. Liseyi açıktan bitiriyorum. Üniversitede psikoloji okumak istiyorum. Buraya gelen bağımlılara yardımcı olabildiğimde kendimi çok mutlu hissediyorum. Bu, ayık kalmamı sağlıyor."
AİLEM KOVDU SOKAKLAR EVİMDİ
Onur Yağış (25)
"17 Ağustos depreminde annemi, babamı kaybettim. 10 yaşımdaydım. Amcamlarda kalıyordum. 14'ümde alkole başladım. Askere gittiğimde Hakkari'de çatışmaya girdik. Bu, benim için travma oldu. Orada esrarla tanıştım. Geldiğimde bonsai ile devam ettim. Ailem kovdu. Sokakta yatıyordum. Kimse beni istemiyordu. Halamın kapısını çaldım, kurtulmak istediğimi söyledim. AMATEM'e götürdüler. Tedavi işe yaramadı. Sonra buraya geldim sekiz ay önce. İyileşenleri gördüm. Dışarıda herkesten sakladığım şeyleri burada konuşabiliyordum. Bu ortamın içinde ayık kalabiliyorsun. Sekiz aydır içmedim. Ciddi sıkıntılar yaşadım ama atlattım. Çok mutluyum. Diğer bağımlılar için dua ediyorum. Liseyi dışarıdan okuyorum. Börekçide çalışıyorum. Ailemle aram düzeldi. Hayat çok güzel."
KULLANMAYANLARI DA BAĞIMLI YAPTIM
Emre Narin (23)
"Dört yıldır madde bağımlısıyım. Esrarla başladım. Askerde daha çok içmeye başladım. Hap alır, tabura dağıtırdım. Hiç kullanmayanları bağımlısı yaptım. Askerden geldikten sonra yine kovaladım. Kokain, esrar, bonsai, hap ne bulursak içiyorduk. Annemler anladı, bırakmam için baskı yaptılar. Parayı kestiler. Çalıştığım yerden, büyük bir marketten para çaldım, işten atıldım. Kredi kartlarını patlattım. Annem evde gün yapardı, ben de gelenlerin çantalarını boşaltırdım." Bu arada bir rezidansta ev kiraladım. Partiler yapıyorduk. Bir günde 25 hap, iki paket bonsai içiyordum. Sonra bir gün evde krize girdim, ne yapmam gerekir diye internete bakarken Yavuz Hoca'nın videosu çıktı. Aradım, konuştuk. 15 gündür buradayım ve temizim. Ya ölecektim ya da yaşayacaktım."
HAPİS DE YATTIM KOMAYA DA GİRDİM
Hakan Akdum an (43)
"25 senelik madde bağımlısıyım. Ortaokulda alkolle tanıştım. Babam, amcam, dayım alkolikti. Sonra esrara başladım, hapla tanıştım. Annem ve babam boşandı, babamla İzmir'den Ankara'ya taşındık. Bilkent'e başladım ama bitiremedim. Problemim ayyuka çıkmıştı, ailem öğrendi. Benimle pek ilgilenmeyen ailem, her şeyi parayla çözmeye çalıştı. Doktorun bu işi çözmeyeceğini geç keşfettik. Hastaneden çıktıktan sonra devam ediyordum. Bir kuyumcu dükkanı açtım. Kokainle tanıştım. Dükkanım, arabam hepsi gitti. Torbacılık da yaptım. Cezaevinde 22 ay yattım ama kullanmaya devam ettim. Birkaç kez komaya girdim. Para için yapmadığım sahtekarlık kalmadı. İnsanlar kaçıyordu. İntihar planlıyordum. Babamın tavsiyesiyle internette Yavuz Hoca'nın hikayesini okudum. Hemen geldim. İlk gün 'Burada yapamam' dedim. Sıcak evimi, yatağımı bırakacaktım, burada yerlerde yatıyorlar. 45 gündür buradayım. Bu süre AMATEM'de sadece detoks süresi; ilacı dayar, yatağa bağlarlar. Burada hiçbiri yapılmadı. Bundan sonra ben de birilerini kurtarabilirim."
AİLELERE DE YARDIM GEREK
Gönül Kaş (Bağımlı annesi )
"15 yaşında eroin bağımlısı bir oğlum var. İki yıldır mücadele ediyoruz. Yavuz Hoca ile tanıştıktan sonra umut olduğunu gördüm. Antalya'dan geliyoruz. Antalya'da madde kullanımının 10-11 yaşlarına indiğini biliyoruz. Aile olarak ilk düştüğümüz hata 'Oğlum onlar gibi değil' demek oldu. Sürekli araştırıyor, kitaplar okuyorum. Bu bir hastalık ama doktorla iyileşemiyorsunuz. AMATEM'i de denedik, psikiyatristlere gittik... Yavuz Hoca'mın kullandığı model yaygınlaşmalı. Aileler saklamayı ve bastırmayı tercih ediyoruz. Utanıyoruz. 'Elalem ne der?' diyoruz. Öncelikle ailelerin bunu kabul etmesi lazım. Evet, kabullenmek kolay değil. Sadece çocukların değil, ailelerin de bu anlamda çok ciddi yardıma ihtiyacı var. Sorun iyi aile, kötü aile olmak değil. Herkesin başına gelebilecek bir durum. Kaldı ki bu sayının çok fazla olduğunu ve saklandığını düşünüyorum. Sakladığınız sürece iyileşmenin olmayacağı bilgisine sahibim. Sesimizi çıkartmadıkça iyileşemeyeceğiz."
İLAÇLARDAN UYUŞTURUCU YAPIYORDUM
Kaan Kılınç (18)
"Sekiz yaşımda babamlarla alkole başladım. Ortaokulda ciddi alkol içiyordum. İnternetten araştırdım, kendi uyuşturucularımı yaptım. Evden çıkamaz hale gelmiştim. Esrar, hap, eroin kullanıyordum. Liseyi zar zor bitirdim. Sonra buraya geldim. Şimdi üniversitede okuyorum. Dokuz aydır madde kullanmadım. Bağımlılık köylerinin kurulması için çalışacağım ve orada bağımlılara yardım edeceğim."
BİZİM PROBLEMİMİZ DUYGUSAL
Seyide Örük (29)
"Sekiz yıllık bir bağımlılık sürecim oldu. Mart 2012'den beri de kullanmıyorum. Lisede antidepresanlarla başladım. Üniversitede esrarla tanıştım, ki uyuşturucuya karşı olan bir insandım. Hep bir arayışım ve kaçışım vardı. İki yıl namaz kıldım, sonra metal dinledim. Uyuşturucu girdi hayatıma. Zamanla kullanma sıklığım arttı. Uyuşturucuyla balayı bitiyor bir süre sonra. Sonra hayatıma kimyasallar girdi. Derken bonsai ile tanıştım. Bir süre sonra fiziksel olarak da ruhsal olarak da bittim. Her şey elinden kayıp gidiyor. Ölemiyorsun da, hücre hücre öldürüyor seni. Yavuz Hoca'nın yaptığı şey çok kıymetli. Bir insanı mezardan çıkarıp hayata adapte ediyor. Bizim problemimiz maddeyle ilgili değil, duygularımızla ilgili. Hastalığa uygun yaşam tarzı geliştirmek gerek. Kızgınlıkların giderilmesi, travmaların çözülmesiyle huzurlu oluyorsun. Bağımlılara şunu söylemek isterim: Kaybedecek vakit yok. Kötü geçmişleri, onlara acı veren bütün hatıralar buradan ayıldıkları zaman kıymetli olacak. Birini kurtarma şansları olacak. Bu çok önemli. Bu bir kader değil. Çözümü var."