Yaz günleri İstanbul'da yaşam zor geçer. Durakta otobüs beklerken, sıcak sizi birden yakalar, "Şöyle bir deniz kenarına gitsem," dersiniz. Deniz yanı başınızdadır aslında ama girilmez. İstanbul'un 1970'lerdeki meşhur plajları uzun yıllar kapalı kaldı. Şu an 20'li yaşlarında olanlar, Süreyya Plajı'nda güneşlenen, yüzen anne-babalarının anılarını dinleyerek büyüdü. Neyse ki o güzel hikayeler artık sadece anılarda kalmıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi denizleri yüzülebilir hale getirmek için projeler uyguladı. Deniz yeniden insanlara, şehrin sakinleri de plajlara kavuşmaya başladı. İşte, Anadolu Yakası'nda bir plaj var ki her hafta sonu günde 1000'i aşkın ziyaretçi ağırlıyor: Caddebostan Plajı. Plaj, 2006'dan bu yana İBB tarafından işletiliyor ve üç ayrı plajdan oluşuyor. İki plajın girişi ücretsiz. Ancak burada şezlong ve şemsiye 5'er TL. Üçüncü plaja ise 10 TL'ye, öğrenciyseniz 6 TL'ye girilebiliyor. Bu plajda şezlong ve şemsiye ücretsiz. Plajda yazılı olmayan kurallar var. Fotomuhabiri arkadaşım Tijen Burultay'la oturacak bir yer bakarken yanımıza gelen bir görevli bizi "Sizi sağ tarafa alalım, aile tarafımız orası," diyerek yönlendiriyor. Plajda üç yıldır çalışan Muharrem Ekmen yalnız gelen erkek gruplarını bir tarafa, aileleri diğer tarafa yönlendirdiklerini söylüyor. Üç plaj bölgesinde de büfeler hizmet veriyor. Ancak çoğunluk evden getirdikleri dolmaları, börekleri yiyor. Çekirdek ve dondurma da plajın vazgeçilmezleri. Kimileri plajdan çıkıp arka taraftaki ağaçlık alanda pikniğe devam ediyor. Gün sonunda plajdakilerin tek şikayeti, yığılan çöpler oluyor. Denizin yosunlu olması ve kayalıklar insanların şikayet ettiği noktalar. Ama aldırış eden yok, çünkü her şey yeterince güzel. Plaj kapandıktan sonra büfeler, gece saat 02.00'ye dek çay bahçesi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Bu kez okey takımları, tavlalar çıkıyor ortaya. Gün boyu süren eğlence, yerini uzun sohbetlere bırakıyor. Yorulmak bilmeyen çocukları koştururken görmeniz mümkün. Plajı bırakıp gitmek en çok onlara zor geliyor. Siz de doya doya eğlenen bu güzel ve kocaman 'mahalle'yle beraber yazın tadını çıkarmak isterseniz, 15 Eylül'e dek bir gün mutlaka Caddebostan Plajı'na gidin. Çünkü plajda konuştuğumuz bir çocuğun söylediği gibi "Deniz azıcık kirli gibi abla ama olsun, burası bizim plaj."
KURTARILANLARDAN KISIR VE BÖREK
Plajda cankurtaranlar da var. Hem de üç plaj bölgesinde toplam 27 tane. Yine İBB'ye bağlı Sağlık A.Ş tarafından seçilen cankurtaranlar haftanın her günü plajın açıldığı sabah 08.00'den kapandığı 19.00'a dek çalışıyor. Cankurtaranların sorumlusu Hakan Gökdemir yaşadıklarını "Çoğunluk yüzme bilmiyor. Böyle olunca da boğulmalar sıklaşıyor. Sürekli uyarılar yapıyoruz dubaların geçilmemesi için ama yine de yeterli olmuyor. Günde 15- 20 kişi kurtardığımız oluyor. Kurtardığımız kişinin ailesi ertesi gün geliyor, bize kısır, börek getiriyor. Bayramlarda arıyorlar. Çok güzel bir meslek," diyerek anlatıyor.
YENGE BACAKLARIMIZI KUMA GÖMELİM
Kalabalık, cümbüş, aile saadeti kelimeleri burada anlamını buluyor. Caddebostan Plajı'nın ziyaretçileri Örnek Mahallesi'nden, Ataşehir'den, Ümraniye'den, Küçükyalı'dan kısacası Anadolu Yakası'nda denize kıyısı olan olmayan birçok yerden gelen insanlar. Çoğu da mahalleden tanıdıklarıyla ya da akrabalarıyla beraber geliyor, plaj dev bir mahalleye dönüşüyor. Plajda sıkça "Enişte deve güreşi yapmaya var mısın?", "Yenge gel bacaklarımızı kuma gömelim," hatta "Anneanne dur oralar derin, açılma, deniz çekiyor" gibi diyaloglar duymanız mümkün. Maaile plaj eğlencesi de insana Adile Naşit ve Münir Özkul'un oynadığı
Neşeli Günler, Gülen Gözler gibi filmleri anımsatıyor. Yeldeğirmeni'nde oturan, plaja üç çocukları ve çocukların anneannesiyle gelen Feray ve Selim Aşlamacı çifti, ailece rahatça eğlendiklerini, plajın kendileri için bir kaçış yeri olduğunu söylüyor.