Kayak stili ve renkli kişiliğiyle 'La Bomba' lakabını alan İtalya'nın efsane sporcusu Alberto Tomba, 'Vodafone Red Winter Weekend, Powered by BlackBerry' etkinliği kapsamında İstanbul'a geldi. Tomba ile Galatasaray Adası'nda buluştuk. "Eskiden 2 dakika ciddi kalamazdım, şimdi 10 dakikaya çıkardım," diyen eski sporcu yarıştığı günleri özlüyor; çocuklar gibi eğlenmek ve tüm sorumluluklardan kaçmak istiyor gibi. Ada'nın yaz zamanı günde 4-5 bin ziyaretçisi olduğunu ve akşamları partiler yapıldığını öğrenince gözlerinin içi gülüyordu! "Her günü tatil gibi yaşamalı," diyen, slalomda Olimpiyat şampiyonu unvanını koruyan ilk kayakçı olan Tomba'yla neler konuşmuşuz, bir bakalım.
- Emeklilik günleriniz nasıl geçiyor?
- Zaman hızlı akıyor, onun farkına vardım. 45 ya da 46 oldum, bilmiyorum (Tomba 1966 doğumlu). Yarıştığım zamanki gibi gezmiyorum, ama yine de çeşitli aktiviteler için değişik yerleri görüyorum.
- Fiziğinizi korumuş gibisiniz... Nasıl başardınız?
- Son dönemde yüzmeye ve koşmaya başladım. Yaz zamanı 'Tomba'ya bak, şişmanlamış,' desinler istemiyorum. Sahilde fit olmam lazım.
- İstanbul'a daha önce gelmiş miydiniz?
- Daha önce Gürcistan'a giderken bir gece havalimanı otelinde kaldım. Mükemmel bir şehir. Burada olduğum için şanslıyım.
-
Dünyanın dört bir yanında tanınmak nasıl bir duygu?
- 1988'de ilk kez Olimpiyat şampiyonu olduğumda insanlar Habemus Papam ('Papamız seçildi,' anlamına gelen söz) dediler! Hayranlarım ben nereye gitsem, oralardaydı. Geçenlerde Olimpiyat altınının 25. yılı için İtalya'da parti yaptılar, inanılmaz bir şey.
-
İtalya gibi bir futbol ülkesinde hakikaten inanılmaz...
- Futbol her zaman bir numaraydı, ama ne zaman kazansam, manşette ben olurdum. İtalya denince akla Berlusconi, Pavarotti ve ben geliyoruz. Sıralama değişebilir.
-
Şöhretin bir bedeli de olmalı, değil mi?
- O popülerliğin nedeni, sportif başarılar değildi. Ferrari kullanan, Miss Italia'yla nişanlı olan çılgın bir figür... Gazetecilere konuşmayı seven, tecrübesizliğiyle malzeme olan biriydim. Bir dönem basının ilgisi dayanılmaz olmuştu. Mahremiyetim kalmamıştı. Hatırlıyorum, bir gün adam tuvalette fotoğrafımı çekti.
KATHERINA WITT AŞKI YALANDI
-
Bir dönem adınız Katherina Witt'le de anılmamış mıydı?
- O olay da tamamen düzmeceydi. Şampiyon olmuştum ve bir ABD kanalı beni onun yarışına götürdü. Yarışa iki dakika kala salona girdik, o kadar saçma bir durumdu ki... Sonra gazetelerde 'Büyük aşk!' diye yazdılar.
-
'Bir hayalim var, yarıştan önce bir kadeh şarap içeceğim. Slalomun ortasında durup bir sigara içeceğim. Sonra devam edip kazanacağım,' diye bir açıklamanız varmış, doğru mu?
- Aptal gazeteciler var, demiştim sana! Kayak yapan herkes bilir ki yarış öncesi sıcak şeyler içmelisin. Çay mesela. Alkol ters etki yapar ve zararlıdır. O yarış benim son yarışımdı ve öyle bir şaka yapmıştım. Bazen 'O kadar çok şaka yapmasam daha iyi olurdu,' diye düşünüyorum. Ayrıca şimdi hatırladım, son yarışımı kazanmamın üstünden şu an tam 15 yıl geçmiş.
-
Ailenize gelelim... Sizi kayağa babanız başlatmış, ama ilk başlarda pek sevmemişsiniz...
- Evet, öyle oldu. 13-14 yaşına kadar hiç severek yapmadım. Kayak zorlu bir spor. Kardeşim daha şanslıydı. 'Baba, Alberto görüşürüz,' der kaçardı! Babama teşekkür etmem lazım ama. Bugün buradaysam, onun ilk adımı sayesinde.
- Annenizle aranız nasıl?
- Annemle günde iki-üç kez konuşuruz, mesajlaşırız. Ben yarışırken de böyleydi. O artık torun istiyor ve bana kız bakmayı sürdürüyor. Ben hâlâ çok meşgulüm (gülüyor).