19. yüzyılda Afrika macerasını Zanzibar'da noktalayan İskoç asıllı gezgin misyoner Dr. David Livingstone'un adayı ilk gördüğünde sarf ettiği cümle "Tamamen büyülendim," hepimiz için geçerlidir. Tanzanya'nın özerk bir bölgesi olan Zanzibar, gerçekten de bembeyaz kumlu plajları, renkli pazarları ve çeşitli medeniyetlerden kalan yapılarıyla sizi hemen etkisi altına alıyor. Zanzibar'ın başkenti Stone Town'un labirent sokaklarında gezinirken Arap saraylarını, Hint tüccarlarının evlerini, Portekiz ve Anglikan kiliselerini de yan yana görebiliyorsunuz. Birkaç yüzyıl önce karanfil ağaçları, fildişi ve köle ticaretiyle ünlü olan Zanzibar bugün balıkçılık ve tarımla geçiniyor. Unesco tarafından koruma altına alınan Stone Town'u gezmek için en iyi yöntem yürümek. Daracık sokaklara girer girmez sizi büyüsü altına alan şehirdeki tüm eski konaklar otel olarak hizmet veriyor. Pastel renkli resimlerle süslü duvarlara mavi boyalı kapılar eşlik ediyor. Her adımda geçmişin izlerine rastladığınız Stone Town'da ister şehir kalabalığında kaybolursunuz ya da bakir plajlarda Hindistan cevizi ağaçlarının altına uzanarak masmavi gökyüzü ve turkuvaz denizin büyüsüne dalarak kendinizi cennette hissedebilirsiniz. Adaya gelen ilk yabancılar İranlılar oldu. 1503 yılında Portekiz sömürgesi olan ada, 1698 yılında Umman Sultanlığı'nın kontrolüne geçti. Krallığını Zanzibar'a taşıyan Umman Sultan'ı Stone Town'da inşa ettiği Arap mimarisindeki konak ve saraylarıyla şehre yeni bir soluk getirdi. 19. yüzyılda İngilizlerin kontrolüne geçen ada bağımsızlığına 1964'te kavuştu.
BAKİR PLAJLARIYLA ÜNLÜ
Hint Okyanusu'nda yer alan Zanzibar kuşkusuz en çok Arap ülkelerinin etkisini taşıyor. Daracık sokaklarda yer alan konakların ahşap kapılarının arabesk süslemeleri göz alıcı. Mimarinin yanı sıra dinlerinden de etkilenen Zanzibarlılar Müslüman adetlerini de benimsemişler. Beyaz elbise ve takkeli erkeklere ya çarşaflı ya da başı örtülü kadınlar eşlik ediyor. Stone Town'daki en görkemli binalar deniz kıyısında bulunuyor. Umman Sultanı'nın görkemli sarayı limana bakarken aynı kıyıda yer alan eski bir konakta bugün Swahili medeniyetinin örneklerini sunan bir müze olarak hizmet veriyor. Biraz arkalarda ise Cine Afrique olarak bilinen tiyatro salonunun Art Nouveau cephesini görebilirsiniz. Birkaç sokak ötede bulunan Anglikan kilisesi de bir zamanlar gemiyle getirilen kölelerin satıldığı meydanda yer alıyor. Deniz kıyısında yer alan Forodhani Parkı ise güneşin batışından sonra canlanıyor. Tüm yöre halkı açık havada kurulan mangallarda pişirilen balık ya da deniz mahsullerini yemeye geliyor. Adanın gözde atraksiyonu ise Baharat Turu. Şehirdeki tüm turizm acentelerinin sunduğu bu turda ilk olarak gezgin Dr. Livingstone'un konağı gezdiriliyor ve daha sonra da kakule, Hindistan cevizi, tarçın, karabiber gibi baharatların yetiştirildiği çiftliklere gidiliyor. Zanzibar bakir plajlarıyla da çok ünlü bir ada. Adanın Darüsselam kkısmına bakan tarafı metcezirden etkilenmediği için deniz hep yüksek ve turkuvaz. Stone Town'a bir saat mesafede olan Kendwa en bakir olanıdır. Kilometrelerce bembeyaz kumun hakim olduğu plajda yan yana birkaç bungalov pansiyon da var. Bu pansiyonlardan biri olan Kendwa Rock ise dolunay partileriyle meşhur. Kendwa'nın tam üstündeki Nungwi ise lüks otellerle dolu. Dalış için çok elverişli olan Nungwi'de akşamüstü tekneyle güneş batışı izleniyor. Adanın Hint Okyanusu'na bakan tarafı daha rüzgarlı olduğu için kite sörf için çok elverişli. Michamvi koyunda ise The Rock adlı restoran görülmeye değer. Kumun ortasında küçücük bir kayanın üstünde yer alan The Rock'ta kendinizi bir yelkenlinin üstünde gibi hissediyorsunuz. Paje köyü ise tam manasıyla kite cenneti. Rüzgar ile havalara fırlayan dünyanın her bir tarafından gelen kite'çıları izlemek gerçekten çok keyifli. Paje'de yer alan Karafu Resort'un Le Grand Bleu adlı restoranı ise adanın en güzel deniz mahsullerini sunuyor. Daha bakir ve yerel isteyenler ise Jambiani adlı balıkçı köyüne gidebilir. Bu köyde balıkçılar deniz mahsulleri ve balık avlamanın yanı sıra kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılan yosunları da yetiştiriyorlar. Jambiani'ye yolunuz düşerse mutlaka Bahari Restorantı'nda körili karides ya da ızgara ahtapotun tadına bakın. Tüm bu güzel yerlerde size sadece mavi gökyüzünü ve turkuvaz denizi seyretmek kalıyor. Tabii bu arada önünüzden geçen satıcılardan da pareo, takı ve ahşap hediyelik eşyalar almayı da ihmal etmeyin.
NEREDE KALINIR?
The Zanzibar Serena Inn Stone Town'da deniz kıyısında yer alan otel sizi kolonyal günlere götürecektir. Her şey sanki 1900'lerden kalma gibi, çay servisi, garsonları, dekorasyonu size Out of Africa/Benim Afrikam filmini hatırlatıyor. Bu hisse elinizde bir cin tonikle daha da kapılıyorsunuz. www.serenahotels.com
236 Hurum Stone Town'ın içinde yer alan otel bir zamanlar Swahili imparatorluğunun en zengin iş adamlarından birinin konağıymış. Antika mobilyalarla döşenmiş otelin çok güzel bir de ahşap oyma kapısı var. www.236hurumzi.com
Zanzibar Coffee House Stone Town'un daracık sokaklarından birinde yer alan bu küçük otelin aynı zamanda meşhur Tanzanya kahvesini sunan bir salonu da var. Her şey ahşap olan otelde tüm yataklar diğer tüm otellerde olduğu gibi cibinlikli. www.riftvalley-zanzibar.com
Breezes Resort Adanın kuşkusuz en lüks otellerinden bir olan Breezes Resort'un Bwejuu plajı Conde Nast Traveller dergisi tarafından dünyanın en güzel 30 plajından biri olarak değerlendiriliyor. www.breezes-zanzibar.com
NASIL GİDİLİR?
Türk Hava Yolları'nın her gün Darüsselam'a uçuşları var. Oradan adaya ister iki saat süren feribot ya da 20 dakika süren uçak yolculuğuyla gidebilirsiniz. Feribot biletinizi Azam Marine'den 40 dolara alabilirsiniz. Air Tanzania ya da Precision Air'in tarifeli uçaklarının yanı sıra charter uçuşlarla da gidebilirsiniz. Tanzanya için vize gerekmektedir. Vizenizi ister Türkiye'den ister, Darüsselam ya da Zanzibar havaalanından da alabilirsiniz. Aşı olmak ise size kalmış. Genelde turistler adaya gelmeden sarı humma aşısını olup sıtma için gereken ilacı almayı tercih ediyor.