Wael
Ghonim, 28 Ocak 2011 sabahı Kahire'de ortadan kayboldu. Onu tanıyanlar ve gerçekte ne yaptığını bilenler hayatından endişe ediyordu. Zaten polisten şüphelendiklerinden yetkililere başvurmak anlamsızdı. Bu yüzden öncelikle onun yarım kalan planlarını tamamlamayı kararlaştırdılar. Ardından da işvereni Google'a ve ailesine haber verdiler. Ghonim, gündüzleri Google'un Ortadoğu'dan sorumlu pazarlama şefi olarak çalışıyor, geceleriyse kısa süre sonra Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'i iktidarından edecek ayaklanmayı organize ediyordu. Yeni teknolojiyi beceriyle kullanabildiğinden, oldukça da etkili oluyordu. Kitleleri peşinden sürüklüyor, bir yandan da anonim kalmaya özen gösteriyordu. Yakalanmadan önce dış basına verdiği mülakatlardan birinde şöyle diyecekti: "Ben insanlara ne yapması gerektiğini söyleyen sanal biriyim. Halk benim yanımda." Günümüzün sihirli sözcüğü halen aynı: Sanal. Arap Baharı'nı takip eden iki yıl boyunca 'sanal'ın üzerindeki vurgu iyiden iyiye arttı. Teknoloji kuralları değiştiren bir güç olarak selamlandı. Sosyal ağlara devrimci payeler verildi. Hepsi bu kadar değilmiş. Sanalın gerçekle olan münasebeti tartışmasında şimdi yeni bir safhaya geçiyoruz. İlk işaret,
New York Times yazarı, ünlü düşünür Thomas Friedman'dan geldi. Küreselleşme literatürüne katkısıyla ama en çok bütün dünyada bestseller haline gelen
Dünya Düzdür isimli kitabıyla tanınan Friedman, iki hafta önce Yeni Delhi'den yazdığı ve SABAH'ın geçen haftaki
New York Times ilavesinde de yayımlanan makalesinde, son Hindistan gezisi sırasında çok heyecanlandığını ilan etti. Daha önce hiç görmediği, yepyeni bir siyasi toplulukla karşılaştığını düşünüyordu: "Bu topluluk Hindistan'ın 'sanal orta sınıfı.' Böyle bir sınıfın doğuşu, Çin ve Mısır'da olduğu gibi burada da yaygınlaşan toplumsal protestolar hakkında çok şey anlatıyor. Gezegendeki en heyecan verici gelişmelerden biri bu."
İNTERNET VE EĞİTİM UCUZLADI
Friedman'ın tezi basitçe şöyle: Demokratik devrimler bugüne kadar orta sınıfların yükselişi ve yıllık gelirlerinin artmasıyla (mesela 10 bin dolara vurmasıyla) ilişkilendiriliyordu. Artık insanlar o gelire sahip olmadan da orta sınıf olarak kabul edilebilir. Bu kanıya nasıl vardığını, yine Friedman'dan dinleyelim: "Son 10 yılda bilgi işlem gücünün cep telefonu ve tablet bilgisayarlar aracılığıyla olağanüstü yaygınlaşması hem interneti hem de eğitimi o kadar ucuzlattı ki, Hindistan, Çin ve Mısır'daki birçok insan, günde birkaç dolar kazanmalarına rağmen, önceleri yalnızca orta sınıfla ilişkilendirilen teknoloji ve bilgilere artık ulaşabiliyor. Bugün Hindistan'da o yüzden 300 milyonluk bir orta sınıf ve bir 300 milyonluk daha sanal bir orta sınıf var. Bu sanal orta sınıf, hâlâ çok yoksul olmasına rağmen, yükselen orta sınıflarda normalde görülen tarzda, hak, yol, elektrik, dürüst polis ve iyi bir yönetim isteyebiliyor. Bu da derli toplu bir yönetim konusunda Hindistan'ın seçilmiş siyasilerini sıkıştırıyor." Yine Friedman'ın alıntıladığı bir başka isme, Yale Global Internet dergisini yöneten Nayan Chandra'ya göre, geçen aralıkta Hindistan'da 23 yaşındaki genç bir kadının toplu tecavüze uğramasının ardından başlayan protestolar, artık yoksulların, maddi rahatlıktan başkasını istediklerinin de göstergesi. Friedman bu kanaati paylaşıyor ve hükümetlerin de artık bu yönde düşünüp kendilerine çeki düzen vermesini öğütlüyor: "Unutmayın, Arap uyanışını da yolsuzluğa bulaşmış polisin istismar ettiği, orta sınıf özlemi içindeki bir Tunuslu manav tetiklemişti."
MARX BUNU GÖRMEDİ Mİ?
Büyük cümlelerle ifade edilmiş büyük, olumlu fikirler... Teknoloji bahsini sevenlerin sürekli tekrarladıkları rakamlar bu fikirleri besliyor. Sadece Hindistan'da 900 milyon cep telefonu kullanıcısı, Çin'de 400 milyon kayıtlı blogger var. Şubat ayı itibariyle dünyadaki mobil cihazların sayısı toplam insan nüfusunu geçti. Düşük gelirliler teknolojiyle sürekli haşır neşir. Friedman, devrimin buradan çıkacağını söylüyor. Ama burada biraz durup eleştirilere bakalım. En taze eleştiriler, okurlardan... Makalenin altına bırakılan onlarca yorumun çoğu, Friedman'ın göz boyadığından yakınıyor. Jo rumuzlu bir okur şunu söylüyor mesela: "Günlüğü 1 dolara orta sınıf olmak mümkün yani. Ekonomik adalet isteyenlere 'sanal' orta sınıf diyecekmişiz. Marx bunu nasıl görememiş? Aynı kural ABD'de de işliyordur herhalde. Mortgage'a gücün yetmiyor, aynı anda iki tane part-time işte birden çalışıyorsun, gelecek güvencen yok, ama endişelenme. Sen sanal orta sınıfsın, neşelen." Şu da cgehner rumuzlu okurdan: "Sosyal medya gerçekten de Kuzey Afrika'daki diktatörlere karşı örgütlenmeye yaradı. Sonra ne oldu peki? Söz konusu ülkelerden hangisinde istikrarlı, demokratik ve adil bir hükümet kuruldu? Teknoloji ve sosyal ağlar, ekonomik büyümeyi ve orta sınıfın siyaseten güçlenmesini sağlıyorsa, neden Ortadoğu hâlâ viran, neden ABD ters yöne gidiyor ve neden siyasi güç halen 'yüzde 1'in elinde?" Zaigum Kashmiri rumuzlu bir başka okur, Friedman'ın Hindistan'ın H'sini bile bilmediğini öne sürüyor: "Hangi orta sınıf? Uyduruk bir isim, sahte bir aksanla günde 12 saat call center'da çalışıp 100-150 dolar kazananlar mı bu yeni orta sınıf? Ya da yaya kaldırımlarında, refüjlerde değil de, barakalarda ya kanalizasyon borularında uyuyabilenler mi?"
20 SENTE ELEKTRİK, 5 SENTE SU
Bardağın hep dolu tarafını görmeyi savunan Friedman, teknolojiyi abarttığı, meseleleri basitleştirdiği, yoksulluğa üstten baktığı yönünde eleştirilerle sık karşılaşıyor. Yine de gaz kesmiyor. İşi bir adım daha öteye götürüp, teknolojinin eninde sonunda yoksulluğa da çare bulacağını anlatıyor. Hindistan'da son gördükleri onu ikna etmiş. Örneğin bazı köylüler, ön ödemeli, akıllı bir elektrik kartı sayesinde günde 20 sente tüm elektrikli ev aletlerini çalıştırabiliyor. Bir şirket günde 5 sente altı kişilik bir ailenin içme suyu ihtiyacını karşılıyor (aynı şirket vizite başına 20 sente telefonda sağlık hizmeti veriyor.) Sağlık testi ve gözlük 3 dolara mal oluyor. Cep telefonununa düşen mesajlar sayesinde kadınlar gebe kalacakları günler konusunda uyarılıyor. Örneklerin sonu yok. Bunlar sadece Friedman'ın değil, topyekûn Batı basınının çok sevdiği mesajlar. 'Sanal'ın nimetleri hakkında bir süredir yürüyen uzun bir tartışmanın ara durakları... Gazeteler bu türden olumlu başlıklara bayılıyor. Birkaç örnek: New York Times - Cep telefonları yoksulluğu bitirebilir mi? BBC - Kenyalı çiftçiler interneti patates hasadının kurtarıcısı olarak görüyor.
Washington Post - Köylerdeki bilgi işlem kulübeleri, Hindistan'ın dijital bölünmüşlüğünün sonunu getiriyor. Bu haberleri de görüşleri de yersiz bulanlar var. Uluslararası kalkınmayla teknolojinin ilişkisi üzerine çalışan bilişim uzmanı Kentaro Toyama, Friedman'ın sıklıkla kapıldığı bu tür heyecanları 'teknolojik ütopyacılık' olarak niteliyor. Microsoft Research şirketinde çalışırken uzun yıllar Hindistan'da araştırmalar yapan Toyama'ya göre teknoloji, ne kadar iyi tasarlanırsa tasarlansın, en fazla, insanın niyeti ve kapasitesi üzerinde bir büyüteç işlevi görüyor. "Teknoloji başka bir şeyin yerine geçemez. Eğer elinizde yetkin insanlar varsa, uygun bir teknoloji, onların kapasitesini arttırıp başarıya götürebilir. Eğitimsizlik, üstelik bir de yolsuz memurlar varsa, hiçbir şey değişmez." Yani ancak Ghonim gibi, eğitimli olup teknolojiyi kullanmasını bilenler fark yaratabiliyor. Bir küçük hesaplamayla bitirelim. Friedman'a göre Hindistan'da 300 milyonluk bir orta sınıf, bir o kadar da 'sanal orta sınıf' var. Geri kalan 600 milyon gözden çıkartıldı mı?