18 Eylül 2011: Bugün, sinema ve televizyon dünyasının heyecanla beklediği Emmy ödülleri dağıtılıyor. Mildred Pierce tam 21 dalda Emmy adayı. Özellikle Kate Winslet'ın ödül alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Sonuçları göreceğiz. Diziye bizzat emeği geçenlerin heyecan yaşadığı şu saatlerde gelin, beş saatlik dizi Mildred Pierce'a bir göz atalım. ABD'de, 1930'lardaki büyük bunalım sırasında kocası tarafından terk edilen ve iki kızıyla yalnız kaldığı halde hiçbir şeyden yılmayarak girişimci ruhuyla işini kuran, zengin olan ve sonra yine her şeyini kaybeden bir kadının öyküsü. Hemen, "Aaa sonunu söyledin," demeyin çünkü dizi esas olarak annesine derin bir nefret besleyen genç kızla annenin ilişkisi üzerine. En karmaşık aşk ilişkisinden bile daha karmaşık olan; sevgisini akıttıkça, kızının nefretini büyüten anneyle kızın ilişkisini dizi haline getirense, Brown Üniversitesi'nde feminist filmler dersini aldığı günlerden bu yana kadınların gündelik hayatıyla yakından ilgilenen yönetmen Todd Haynes. Haynes'in sinemada temel iki meselesinin kabaca kadın dünyası ve müzik olduğunu söyleyebiliriz. Julianne Moore'lu Cennetten Uzakta (Far From Heaven) ve Safe ile glam rock akımının film hali Velvet Goldmine ile Bob Dylan güzellemesi I'm not There önceki filmleri. Mildred Pierce ise yönetmenin iki tutkusunu da buluşturan bir film olmuş. Film diyoruz, çünkü HBO dizisinin jeneriğinde de 'Bir Todd Haynes filmi' yazıyor zaten. Yönetmenin kendisi de dizinin aslında üç sinema filmi olarak değerlendirilmesinin yanlış olmayacağını düşünüyor. Mildred Pierce'da, jenerikten başlayarak müzik önemli bir yer tutuyor. Röportaj sırasında Todd Haynes, Hollywood'un uzun süredir melodrama sırt çevirdiğinden yakınmıştı. Haynes bu eksikliği gidermiş gibi, çünkü dizi gerçek bir melodramın bütün unsurlarını taşıyor. Çekimde çalışan teknik ekibin tamamı sinema sektöründen gelmiş. Haynes, son dönemde televizyon dizileri ile sinema filmleri arasındaki sınırın yavaş yavaş kalkmaya başladığı iddiasında. Bu arada, böyle bir melodramın Yeşilçam'ın ilgisini çekmemiş olması düşünülemez tabii. 1984 yapımı Osman Seden filmi Nefret de bir Mildred Pierce uyarlaması. Başarılı işkadını Fatma Girik'in kötü kızını Hülya Avşar, omurgasız genç sevgiliyi ise Bulut Aras canlandırmış.
Yıl 2011. Emmy zamanı
Ünlü yazar Stephen King, Newsweek dergisi için bir yazı kaleme alıyor. Yazıya vesile olan ise bu kez beş bölümlük bir dizi haline getirilen Mildred Pierce. ABD'nin özel televizyon kanalı HBO'da yayınlanan dizide Kate Winslet başrolde. King, diziyi bir parça uzun bulmakla birlikte Winslet'ı o kadar çok beğeniyor ki, yazısını şu cümleyle bitiriyor: "Joan Crawford yaşasaydı, ondan NEFRET ederdi." (Winslet, Joan Crawford'un filmini izlememiş, ama Stephen King'in yazısını okumuş bu arada.)
Yıl 1945. Oscar zamanı
En iyi kadın oyuncu ödülü için tam altı kadın çekişiyor, roller ve filmler birbirinden iyi. Bu kadınların biri o kadar hırslı ve o kadar rekabetçi ki; kazanamazsa kaldıramayacağı için hastalık bahanesiyle törene katılmıyor bile. Bütün gece sinir içinde beklediği otel odasında, kazandığı heykelcik eline teslim edilene kadar da Oscar'ı kazanmış olabileceğine ihtimal vermiyor zaten. Bu kadın Joan Crawford. Ona Oscar'ı getiren rol ise James Mc Cain'in kitabından aynı isimle sinemaya uyarlanan Mildred Pierce'daki başrol.