Onlar İstanbul'daki genç galerilerin genç temsilcileri. Hemen hepsi sanat eğitimi almış. Bir kısmının arkasında maddi destek veren ailesi var, bir kısmı tamamen kendi çabalarıyla var olmaya çalışıyor. Aralarında güncel sanat, tasarım, fotoğraf gibi alanlarda uzmanlaşan galerilerin yanı sıra kâr amacı gütmeyen inisiyatifler de var. Hiçbiri bu işe 'tuzu kuru kişilerin yapacağı meslek' olarak bakmıyor. Hatta "Yaptığımız şey cesaret değil, belki delilik!" diyorlar. Nihayetinde biraz dertliler... Aslında kendi aralarındaki dayanışma henüz çok iyi değil ama kendileri gibi genç olan sanatçıları destekledikleri kesin. Çünkü onlar da genç ve yaşıtları sanatçıların sorunlarını çok iyi biliyorlar; çoğunlukla onların çalışmalarını sergiliyorlar. Bu da genç sanatın yükselişi anlamına geliyor. Çiçeği burnunda galericilerle, bu işe başlama hikâyelerini, hayallerini ve sanat piyasasının bugününü konuştuk.
Galericilik, gönül vermeden yapılmaz
DERYA DEMİR (Galeri Non)
Derya Demir (29), İTÜ'de Şehir ve Bölge Planlama okuduktan sonra Bilgi Üniversitesi'nde Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi eğitimi aldı. Sonrasında Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi'nde çalıştı; farklı inisiyatiflerde ve galerilerde küratörlük yaptı. Geçen yıl Leyla Gediz'le birlikte Galeri Splendid'i açtı. Beş sergiden sonra Galeri Splendid'in dağılması üzerine, eylül ayında bu kez tek başına Tophane'de Galeri Non'a açtı. "Galericilik, gönül vermeden yapılacak bir meslek değil," diyor ve anlatmaya başlıyor: "Maddi kaygıları ağır basan kişiler olsaydık, farklı sektörlerde çalışırdık. Ama çoğumuz bilinçli olarak sanat alanında çalışmak istedik. Buna uygun eğitimler aldık. Non henüz dört aylık bir galeri ama kendini döndürmeye başladı. Ailem başlangıçta benimle birlikte Non'a inandı ve kurulum aşamasında destekçi oldu." Galeri adını 'non-disipliner' (disiplinler dışı) kelimesindeki 'non'dan alıyor. Derya Demir, Türkiye'deki sanatçılarla ilgilenen yabancı koleksiyonerlerin arttığını ve Türkiye'deki koleksiyonerlerin oldukça araştırmacı olduğunu ekliyor: "Buraya ilk kez gelen bir koleksiyoner, genelde birinin önerisiyle geliyor. Yeni sanatsal ifadeler ortaya koyan sanatçılarla ilgileniyorlar. İyi bir sergi köklü bir galeride de, yeni açılan bir galeride de izleyicisinin kulağına gidiyor."
İlk yıldan sonrası daha kolay olacak
CAN BAŞYİĞİT-ELİF ÇEVİK (Milk Gallery)
Can Başyiğit (27), Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü'nden, Elif Çevik (28) aynı üniversitenin Reklamcılık Bölümü'ndan mezun. Şubat ayında Milk'i açtılar. "Krizin bizi ne boyutta etkileyeceğinden endişeliydik. Bu yılı iyi atlattık, bundan sonra daha kolay olacak," diyorlar. Elif Çevik, "Yaptığımız cesaret değil, delilik!" diyor ve anlatmaya devam ediyor: "Bizim şu anda ticari bir beklentimiz yok, hayalimizin peşinden gidiyoruz. Ailelerimizden veya bir yatırımcıdan destek almadık. Çok masraflı bir iş olduğu doğru; özellikle yurtdışıyla ilişkileriniz varsa daha da zorlaşıyor." Galata'da bulunan Milk, tasarım alanında hizmet veren bir galeri. Can Başyiğit, piyasayı şöyle anlatıyor: "Türkiye'de street art ve pop-art gibi kavramlar, 'limited print' (sınırlı sayıda yapılan baskı) mantığı daha çok taze. İnsanlar 'Print bu, neden bu kadar pahalı? Zaten istediğiniz kadar çoğaltılabiliyor' gibi baksa da, bunda yanılıyorlar. Halbuki bir baskı, üzerindeki sayı kadar dünya üzerinde var oluyor. Keşke işimiz daha kolay olabilseydi... Sergi açmak bir yana portfolyosunu gösterebilecek bir yer bile bulamayan genç sanatçılara umut veriyoruz."
Yeni bir enerjiyi görünür kılma endişesi yaşıyordum
AZRA TÜZÜNOĞLU (Outlet)
Azra Tüzünoğlu (27), Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu.
Radikal ve
artist dergisinde yazılar yazarak bu işe başladığını söylüyor: "Birkaç yıl önce yazmaktan başka şeyler de yapmak istedim. Ortak çalışmak, işler üretmek beni cezbetmeye başladı ve Outlet fikri doğdu. Galeri 2008'in Ekim ayında Tophane'de açıldı. Bu süreçte tabii ki geleceğe yönelik endişem vardı. Yeni bir düşünme biçimini gerektirecekti bu mekân. Üstelik daha genç, yeni bir enerjiyi görünür kılma endişesi de taşıyordum." Tüzünoğlu, bu işe büyük paralar kazanmak için girmemiş. Mutlu olacağı bir uğraş olarak değerlendiriyor. Outlet'te geçen yıl 36 sanatçı sergilendi. Büyük bir kısmı da genç sanatçılardı. "Bir sanatçının ilk yapıtıyla hayatını kazanıyor olması dünyada da çok rastlanır bir durum değil. Önemli olan yaptığın işte ısrarlı olmak. Biz olabildiğince çok sayıda genç sanatçıyı desteklemeye çalışıyoruz," diyor. Outlet'in sergi profilini ise "Siyasal durumdan rahatsız, talepleri olan ve bunun için de emek harcamaya hazır," diye açıklıyor. Bunun yanı sıra, Türkiye'den koleksiyonerlerin vakitlice almadıkları işlerin, 5-10 yıl sonra, 10 kat fazla fiyata alınmak zorunda kalınacağını söylüyor. Tüzünoğlu galerinin gördüğü ilgiden de memnun. "'Darbe' sergisinin kapanış günü bizim için rekordu; bir günde 600 kişi sergiyi gezdi," diyor.
Dayanışma içinde olmalıyız
SİNEM YÖRÜK (Elipsis Gallery)
Türkiye'nin ilk özel fotoğraf galerisi olarak iki yıl önce Çukurcuma'da açılan Elipsis Gallery'nin sahibi Sinem Yörük (33), 30 yıldır profesyonel fotoğraf baskısı yapan bir ailenin çocuğu olarak bu işe gönül verdi. Fotoğrafın sanatsal anlamda değerini öne çıkarmak için hak edilir bir biçimde sunulması gerektiği düşüncesiyle yola çıktı, kardeşi Kerem Yörük'le birlikte. Sinem Yörük karşılaştıkları zorlukları şöyle anlatıyor: "Türkiye'de fotoğraf sanatı çok geç gelişmiş. Bu sanat dalı, bizde biraz fazla basite indirgeniyor. Hobi gibi görülüyor." Bunun yanı sıra fotoğrafın bir yatırım aracı olduğunu da belirtiyor: "Müzayedelere baktığımızda fotoğrafların değerinde yüzde 300-400'lerde artış var. Biz fotoğraf konusundaki bilinci artırmak istiyoruz. Örneğin ben hep edisyonun ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum." Sinem Yörük galeriler arasında daha çok dayanışma olursa işlerinin daha kolay yürüyeceği fikrinde: "Kendimizi göstermemiz için yurtdışındaki fuarlara gitmemiz gerekiyor. Ama gümrükleme vergisi gibi şeylerle karşılaştığımız zaman işimiz zorlaşıyor. Halbuki yurtdışından eser getiren galericiler, vergiden muaf oluyor. Galericiler kendi aralarında dayanışmaya girip, sorunları tartışmalı."
Sanatçıyı gözetiyoruz
ERKİN GÖRENSEVİL TUNABOYLU (Mtaar)
Erkin Gören (27) ve Sevil Tunaboylu (27) tarafından kurulan Mtaar, öncelikle bir sanatçı girişimi ve kâr amacı gütmeyen bir yapıya sahip. Bu bağlamda sergisi düzenlenen sanatçılardan komisyon almıyorlar ve giderleri kendileri karşılıyorlar. İkili, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü'nden sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde okudu. Mtaar'ı bu yıl Mart ayında 'Yerel İllüstratörler 01' sergisiyle açtılar. "Bu süreçte umutlarımız endişelerimizin üstündeydi. Zorluklarla karşılaşsak da, kendi istediğimiz şeyi yaptığımız için mutluyuz. Sergilerimizde satış oluyor, fakat bu süreçle sadece sanatçı ilgileniyor," diyorlar. Neden böyle bir işe giriştiklerini ise şöyle anlatıyorlar: "Galericiliğin profesyonel yanı, yalnızca para kazanmakla sınırlı olmamalı. Öncelik olarak sanatçının çıkarları gözetilmeli; sanatçı üretmezse ne galeri, ne müzayede, ne de küratör olabilir." Mtaar, Anadolu yakasında Moda'da bulunuyor. "Çabalarımızın boşa olmadığını hissettirecek kadar insan geliyor buraya," diyorlar.
Haftada sadece iki-üç kişinin gezdiği günler oldu
ARZU İKİZ, ASLI BİÇER, BİLGE ALTUĞ, EFE KORKUT (Alan)
Alan, 'serbest sanat ve eylem alanı' sloganıyla hayata geçmiş. Arzu İkiz, Aslı Biçer, Bilge Altuğ ve Efe Korkut Kut isimli dört arkadaş bir araya gelerek yaz aylarında bu mekânı açmışlar. Aslı Biçer resim ve heykel okumuş, diğerleri mimarlık. Çevrelerinde çok fazla sanatçı olduğunu ama bu kişilerin işlerini sergileyecekleri alan bulamadıklarını fark etmeleriyle bu işe girişmişler. Tünel'de bir apartmanın dördüncü katında yer aldığı için sadece bilen geliyor. Bu durumun kendilerini nasıl etkilediğini şöyle anlatıyorlar: "Haftada sadece iki-üç kişinin gezdiği günler oldu. Şimdi günde iki-üç kişi geliyor. Bunlar moralimizi bozmadı. Para kazanmıyoruz ama sanatçıların para kazanmaya ihtiyaçları var. Burası sanatçının yanında. Böyle yerlere ihtiyaç olduğu için artık daha fazla kişi galericiliğe yöneliyor."
Çocukluğumdan
beri galerim olsun istedim
SYLVİA KOUVALİ (Rodeo)
Sylvia Kouvali (28), babası ve arkadaşlarından dolayı galerilerde büyüdü. Yunan asıllı galerici, Atina'da başladığı sanat tarihi ve sanat kuramı eğitimine Goldsmiths College'dan (Londra) aldığı yüksek lisans derecesiyle devam etti
. "Çocukluğumdan beri benim de bir galerim olsun istedim ve 2007 yılında Tophane'de Rodeo'yu açtım. Amacım, her zaman beraber çalışmayı sevdiğim sanatçılarla bir şeyler yaratmak ve onları tanıtmaktı," diyor ve ekliyor: "Bu gelişigüzel kontrol ortamında önemli sanatçıları ortaya çıkarmak, sadece yerel olarak değil, tarihi açıdan da çok önemli bir girişim." Kouvali, pek çok kişiye göre oldukça olumlu bir portre çiziyor. Öyle ki genç sanatçıların her zamankinden daha yüksek fiyatlara satıldığını düşünüyor. İstanbul'daki sanat piyasasının, iki sene önce bu galeriyi açtığı zamankinden çok farklı olduğunu belirtiyor. Tophane'de bulunan Rodeo'ya haftada bazen 100, bazen 30 kişi geliyormuş.
Gönül vermek kolay para kazanmak zor
LALİN AKALAN (Paradise Row
Lalin Akalan (24), New York'ta, Parsons School of Design'da Tasarım İşletmeciliği ve sonra Sotheby's Institute'te 'art and business' (sanat ve işletme) okudu. Son İstanbul Bienali'nden önce burada Paradise Row isminde geçici bir sergi mekânı hazırladı. Şimdi Galata Gun Han'daki Salon İstanbul'un resmi açılışı için hazırlanıyor. Akalan galericiliğin riskli, büyük emek gerektiren bir iş olduğunu belirtiyor: "Bu işe gönül vermek çok kolay; zor olan bundan para çıkartabilmek. Ticari bir güdüsü olmayanlar bile maddi destek bulamıyor." Peki o nasıl bu işin içinde ayakta duruyor? "Bana hediye edilmiş bir birikimim vardı; yani, evet, ailemden destek alıyorum," diyor. Umutlarını ise şöyle anlatıyor: "Dünyada hep bir şeyler birilerinin kontrolü altında. Bu, yavaş yavaş değişiyor. Bir piyasanın dünyaya açılması, oyunu artık daha yüksek seviyelerde oynamayı gerektirir."