Erkek korkunca
Nazar'ın bölüm başlıklarından birinin adı Başkasının Rüyasını Görmek adını taşıyor. Çamuroğlu'nun Nazar'da yaptığı da tam bu aslında; bizi, yani okurlarını hep beraber bir başkasının rüyasını görmeye götürüyor adeta... Zaten Nazar da bizi ortaçağın rüyamsı atmosferine sürüklüyor, öykü bir masal gibi usul usul ilerliyor. Ama zannetmeyin ki anlatılanlar bir masal... Çamuroğlu, ön planda ortaçağda cadı engizisyonu ve kadınların dramını anlattığı romanında, asıl olarak kadın olmanın dramını, günümüze dair ilginç göndermelerde de bulunarak anlatıyor. Romanın ortaçağda geçen ve cadı engizisyonunu anlatan öyküsünü okuyunca Çamuroğlu'nun neden böyle bir konu seçtiğini merak edip kendisine sordum ve çok ilginç bir şey öğrendim kendisinden. "Benim babaannem ocaklı bir şifacıydı, dolayısıyla bu öyküde bir parça ondan etkilendiğimi söyleyebilirim," dedi bana. Bir Kosova Priştine göçmeni olan babaannesi İstanbul'a 1930lu yıllarda göçüp, yerleşmiş ve burada da şifacılığını sürdürmüş. Onun bu yeteneğine dair "hatırlıyorum, biz çocukken hastalandığımızda bizi okuyup üflerdi iyileşmemiz için," diyen Çamuroğlu'nun belli ki hikayecilik yeteneğine de bir parça el vermiş babaannesi, "Bana Kosova'da yaşananlara ve savaşa dair hikayeler anlatırdı," diyerek babaannesini anıyor yazar.
CADI VE PEŞİNDEKİ RAHİP
Yine de romanın yalnızca 'cadılıkla', daha doğrusu şifacılıkla ilgili bir hikaye anlattığını sanmayın çünkü Çamuroğlu, ortaçağ Avrupa'sında geçen romanında 'cadı' olduğundan şüphelenilen şifa veren bir kadınla, onun peşindeki bir engizisyon rahibinin öyküsü aracılığıyla esas olarak 'iyilik' ve 'kötülük' gibi kavramları sorguluyor. Yazar, köydeki herkese şifa veren, bebekleri doğurtan, felaketleri önceden bildiren dul ve yalnız bir kadının dönemin inanışlarına göre cadılıkla, yani kötülükle yaftalanırken; 'din' uğruna gözünü kırpmadan kadınları işkenceyle öldüren ya da savaşlar çıkartıp masumların kanının akmasına neden olan din adamları ve soylu sınıfının iyilik kavramıyla bir tutulmasının ikiyüzlülüğünü, sürükleyici bir hikaye ve günümüze de yapılan göndermeler eşliğinde anlatıyor. Evet, bütün bu sürükleyici öykünün geri planında aslında şifacı bir kadın üzerinden erkek egemen toplumun şiddetini irdeliyor. Çamuroğlu'nun öyküsünün asıl ustalığı ise ortaçağda geçen bir öyküyle, bugüne de ayna tutmayı başarması oluyor. Belki artık ortaçağda yaşamıyoruz, günümüzde cadıcılık diye bir kavram da yok belki ama farklı bir gözlükle baktığınızda toplumumuzda hâlâ geçerli olan erkek egemen şiddetin hala 'kadına' uygulamakta olduğu 'engizisyon' modellerini görebiliyorsunuz. Çamuroğlu, romanını yazma amaçlarından biri olarak "kadınlara olan borcumuzu ödemeye çalıştım," diyor. Öykünün ortaçağda geçmesinin nedeni ise kadınlara cadılık suçlaması altında en çok şiddetin uygulandığı dönem olmasından kaynaklanmış. Umberto Eco'nun Ortaçağ'da geçen romanlarının atmosferini anımsatan Nazar'da, dini kendi siyasi çıkarları için kullanan 'erkek' güçle, doğadan elde ettikleri gücü şifa için kullanan 'dişi' güç arasındaki çatışmaya tanık oluyoruz diğer bir yandan da. Farklı bir okumayla, siyasetin nasıl tehlikeli bir silah olarak toplumun üstünde uygulanan bir 'sanata' dönüştüğünü de gözlerimizin önüne seren Nazar, bir kadının öyküsünü anlatırken, erkek zihninin nasıl işlediğine dair çarpıcı bir anlatım sunuyor aslında; tüm şiddetin temelinde erkeğin dişi olana karşı duyduğu korkunun yattığını görüyoruz. Bir engizisyon rahibi olsa da peşinde olduğu 'cadı'nın cinsel çekiciliğinden etkilenen ve ona karşı duyduğu arzuyu bastırmakta zorlanan rahibin, bu 'zayıflığını' kadına karşı duyduğu korkuyla karışık nefrette ve daha sonra uyguladığı sözlü ve fiziksel işkencelerde çok net bir şekilde izleyebiliyoruz. Doğurma yetisine sahip, doğanın güçleriyle dost ve gerektiğinde şifa verebilme yetisine sahip kadının karşısında, erkek egemen toplumun duyduğu zayıflık ve korkunun üstesinden gelebilmesinin tek yolu da şiddet uygulamak oluyor. İşte Çamuroğlu, sürükleyici bir hikaye kurgusuna sahip olan romanında asıl olarak bu korkuyu ve bu korkuya karşı doğan şiddetin gelişim öyküsünü anlatıyor. Fatıma'nın Eli gibi sembollerle süslediği ve rüya sahneleriyle masalsı güzellikte atmosferlerle karşılaştığımız romanda, Çamuroğlu'nun lezzetli dili ve üslubu da öykünün edebi yanını güçlendiriyor.
NAZAR
Reha Çamuroğlu Everest Yayınları Roman 194 s. 13,5 TL