Mersin denince akla gelen lezzetlerin başını tantuni çeker. 1970'li yıllarda eski Çukurova Fabrikası'nın duvar diplerinde tablacıların hazırladığı tantuninin, bugünkü sektör haline dönüşmesi 1990'yılların başına uzanıyor. Sıra sıra dizilmiş küçük restoranlarda et, domates ve yeşilliklerin buluşmasıyla ortaya çıkan bu eşsiz lezzet, Mersin'i ziyaret eden hemen herkesin damağında unutulmaz bir tat bırakıyor.
SADECE ÖĞLE YEMEĞİ
Yolu Mersin'e düşenlerin uğramadan geçmediği mekânlardan biri Memoş Tantuni. Babaları Ciğerci Tahsin'den sonra Mersinlileri tantuni lezzetiyle buluşturan Mehmet Can ve Cengiz Yelkenaç kardeşler, küçük restoranlarında müdavimleri ağırlıyor. Günün her saati tantuni bulamazsınız Memoş'ta. Sadece öğle yemeklerinde yüzlerce kişi için kendi elleriyle tantuni hazırlıyor Mehmet Can usta.
ZEHİR VE PANZEHİR
Ünü sınırları aşmış olan bu lezzetin oldukça basit bir bileşeni var. Et, domates ve maydanoz. Bir de pişirirken yağ ve su. Ama önemli olanın tantuniyi hazırlayan eller olduğunu söylüyor Mehmet Can usta. Tadı bozulmasın diye sadece kendisinin tantuni yaptığını belirten Mehmet usta, "Tantuninin olmazsa olmazı limon ve özel turşu biber. Bu ikili tantuninin zehir ve panzehiri çünkü" diyor.
TAKIMLA BİRLİKTE KAMPTA
Memoş'un lezzetinin sırrı, yemeğin tek bir usta elinden çıkması. Bu nedenle işyerini büyütemiyorlar. 1987'den beri Memoş Tantuni aynı yerinde ve en büyük müşterileri arasında da Basketbol Milli Takımı ve Fenerbahçe Basketbol Takımı yer alıyor. Takımlar nerede kamp yapsa hemen Mehmet Can Yelkenaç'a haber veriyor ve Mehmet usta tantuni tezgâhını toplayıp kampın yolunu tutuyor.