SEVGİ ile Habip’i baş göz etmek için bir araya gelmişti köy halkı. İki genç nişanlanacak ve imam nikâhı kıyılacaktı, düğüne kadar da heyecanla Diyarbakır’da aynı çatı altında yaşamayı bekleyeceklerdi. Ama olmadı. İki genç âşık ve onlarla beraber köyden 42 kişi, gözü dönmüş saldırganların kurbanı oldu. 25 haneli köyde (tabii artık nüfusu 44 eksik) yanına ilk yanına yanaştığımız kişi, Sultan Çelebi ile Ceylan Çelebi. Ceylan, beşikteki bebeğiyle bekliyor ölülerini, o saatlerde kendi evinde olduğu için kurtulmuş. Ama babası Mehdi’yi, kardeşi Emine’yi, Kenan’ı, Veysi’yi, Mehmet’i ve dört yaşındaki yeğeni Abdullah’ı kaybetmiş. Babasının arabasına bakıp yakıyor ağıdını kendi dilince: “Babo babo bizi öksüz bıraktın, gittin, sensiz ne yaparız.”
‘BİR AĞABEYİM SAĞ KALDI’
70 yaşındaki annesi Sultan ise başın sağolsun dileklerimizi “Kimsem kalmadı, oğlum öldü, kızım öldü, torunlarım öldü. Benim nasıl başım sağolsun” diye yanıtlıyor. Abdulvahap Çelebi’yi kaybeden İrfan Ökten de ailesiyle yine aynı soyadını taşıyan saldırganlar arasında köydeki balık çiftlikleri yüzünden sorunlar yaşandığını söylüyor. Ailenin saldırıyı yapan bölümünün bu evliliğe karşı olduğu ve aile fertleri arasında 10 gün önce şiddetli tartışma yaşandığı da dedikodular arasında. Haberi geçmek üzere birkaç saatliğine köyden ayrıldığımızda cenazeler için kepçelerle mezarlar kazılıyordu. En acısı da çocuklar için kazılan büyükçe toplu mezardı. İşte yakınlarını kaybeden iki köylünün ağzından yaşadıkları dehşet anları:
Fidan Çelebi (15): Hem gelin hem de damadın akrabası olan 15 yaşındaki Fidan Çelebi ise şöyle anlatıyor olanları: “Amcamın kızıyla teyzemin oğlunun nişan töreniydi. Birbirlerini seviyorlardı. Sevgi 22 yaşındaydı. Televizyonda güzel bir film başladı, ben de gitmekten vazgeçtim. Bir süre sonra silah seslerini duydum, hemen ışıkları kapattım. Annemi, babamı, iki ağabeyimi kaybettim. Bir ağabeyim de yoğun bakımda. Şu anda sadece bir ağabeyim yaşıyor sadece. Bu olayda gözaltına alınanların bu işi yaptı, buna inanıyorum. Silah sesleri kesildikten sonra amcamın evine gittim, herkes ölmüştü. Saldırganların bunu niye yaptıklarını bile bilmiyorum, aramızda bir düşmanlık da yoktu. Köyde hepimiz akrabayız zaten. Sevgi’nin evlenmesine karşı çıktıkları da yoktu.”
HAMİLENİN KARNINA MERMİ
Hülya Çelebi: “Ben ve arkadaşım o saatlerde evde peynir yapıyorduk. Silah sesleri yükselince, nişan nedeniyle keyiften silah sıkıldığını düşündüm önce. Yukarı çıkınca bana da ateş ettiler. Kapının arkasına koştum hemen, dört-beş kardeşim vardı evde, onların üstüne atladım kurşun gelmesin diye. Ama amcamlara gittiğimde herkes ölmüştü. Annem, babam, ablam benden küçük kardeşim, ninem, dört amcam, dört yengem, iki dayım ve eşleri, halam öldü. Halam hamileydi, karnına da ateş etmişlerdi. Şimdi koskoca ailede sadece dokuz kişi kaldık. Babamın bir gözü yoktu. İki yaşındaki kardeşim iki yerinden vurulmuştu, yaralıydı, çok ağlıyordu. Amcamın kızına sarıldım, “Hediye neyin var,” dedim. “Hiçbir şeyim ağrımıyor” dedi ve öldü. Elimde hâlâ dün geceden kalma kanlar var, ölen herkese sarıldım, onlara dokundum. Vuranların yedisi kardeşti, bir de birinin oğlunu gözaltına almışlar.”
SON NEFESİNDE SÖYLEDİ Katliamdan sonra babasının da nişan evinde olduğunu öğrenen Abdurrahim Çelebi’ye, korkunç gerçeği yeni muhtar seçilen babası Mehmet Çelebi son nefesinde söyledi. Çelebi, babasını Mardin Devlet Hastanesi’ne götürmek için ambulansa koydu. Mehmet Çelebi, ölmeden saniyeler önce son nefesinde, “Oğlum, bizi vuranlar senin amcaoğullarındır” diyebildi. Aşırı kan kaybeden baba Çelebi, hastane kapısında can verdi. Bu olaydan soluğu jandarmada alan Abdurrahim Çelebi de, katliam zanlılarının Sultan köyünde yaşayan amcaoğulları olduğu bilgisini verdi.