National Geographic kanalında yayınlanan, Conor Woodman'ın sunduğu 'Dolandırıcılar Şehri' belgeselinin İstanbul'u konu alan bölümde en çarpıcı kısım şuydu:
Woodman, pavyon-bar karışımı bir mekanda 5 bira için çıkan bin 700 lira hesaba itiraz ediyor ve tam o sırada içeriye polisler giriyor.
Mekan sahibinin engellemesine rağmen Woodman; polislere dolandırıldığını söylüyor, yardım istiyor ama polisler oralı bile olmuyor! Ve ekranda şu anons yankılanıyor: "Turistlerin dolandırılması İstanbul Emniyeti'nin umurunda bile değil..."
GECEYARISI EKSPRESİ
Hürriyet'te bu belgeselle ilgili çıkan haberde aynen şu ifade yer alıyordu: "İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, görüntüleri izlediklerini, konunu kurgu olduğunu belirterek yorum yapmak istemediklerini söylediler."
Bu belgesel de Türkler'i rezil etmek için dış mihrakların bir oyunu mu yani? Elbette TV'deki her programda kurgu vardır ama buradaki kurgu çekilen görüntüleri kısaltmak ve daha anlamlı hale getirmekten ibaret. Ayrıca bu bir belgesel, dizi değil!
Doğru, dünyanın her yerinde turistler kazıklanıyor. Zaten bu belgeselin, dünyanın birçok şehrinde çekilmiş bölümleri var.
Ancak polisin, yardım isteyen bir turisti dikkate almaması rezalet! Polisin vurdumduymazlığı aynı zamanda kafalarda soru işareti oluşturuyor: Neden bir polis ülkesine gelip yardım için yalvaran bir turiste yardım etmez ki?
İstanbul'da turistleri pusuya düşüren mekanlar ve onları işletenlerin kimler oldukları ve memleketleri vs. hepsi biliniyor! Ancak polis ne hikmetse bu 'turizm teröristlerini' bir türlü bitiremiyor!
Vallahi Kültür Bakanlığı'nın yurt dışında Türkiye'yi tanıtmak için ayırdığı bütçenin yüzde biri, bu turizm teröristleriyle mücadeleye harcansa daha etkili tanıtım olur.
Bu tarz belgesellerin ve dolandırılanların ülkelerine döndüklerinde çevrelerine anlattıklarının 'Geceyarısı Ekspresi'nden bir farkı yok!