Üç yıl önce 'Lost'u izlemeye başladığımızda eşim hamileydi... Fazla dışarı çıkamadığımız, asosyal takıldığımız günlerde 'Lost' bizim için cankurtaran simidi olmuştu. İlk gün, 10 bölüm birden izlemiş ve "Bu ne ya!" falan olmuştuk. Beşinci sezondan itibaren eski tadı vermemeye başlamıştı. Altıncı sezonda tüm soruların yanıtlarını bulacağını beklerken, metafiziğin gizemli sularına yelken açtılar ve her şey daha da karıştı. Evet, 'Lost'un finali kimseyi tatmin etmedi, yüzlerce soru yanıtsız kaldı. Ancak her şeye rağmen bence final müthişti... Jack'in babasıyla hayat ve ölüme dair konuştuğu sahnede gözlerim doldu, altı ay önce kaybettiğim babamı düşündüm... Jack'in yere uzanıp, gözlerini kapamadan önce gökyüzündeki uçağa bakıp gülümsediği sahne de ise sadece öldüğümüzde sevdiklerimize kavuşacağımızı düşündüm... Hani yakın bir arkadaşınızı kaybedersiniz ya aynen o hesap, 'Lost'u da kaybettik. Kim ne derse desin 'Lost', tüm zamanların en iyi dizilerinden biriydi. Üç yıllık sağlam dostluğun için teşekkürler 'Lost'...