Gelelim günün ikinci e-mail'ine... Geçen pazartesi, Sezen Aksu'nun 'demokratik açılım' toplantısına yurtdışından gelecek misafirlerini gerekçe göstererek katılmamasını eleştirmiştim. "Yurtdışından gelecek misafirler' çok tatmin edici bir gerekçe değil! Misafirleri akşamüstü ya da bir gün sonra gelse olmaz mıydı?" demiştim. Eleştirime yanıt olarak S-N Müzik'ten Sibel Algan imzalı şu e-mail'i aldım: "Sezen Aksu, yakın tarihlerde gerçekleştirilecek Almanya, İsveç ve Amerika'daki yurtdışı konserlerinin ön hazırlıkları ve yurtiçindeki kısıtlı bir sürede tamamlanması gereken projeleri nedeniyle, yoğun bir program içindedir. Yoğun gündem sebebiyle bu etkinliğe katılımın mümkün olamayacağı, Sn. Aksu'nun buluşmanın ülkemiz için güzel sonuçlar doğurması yönündeki dilekleri de sunularak, 6 Şubat 2010 tarihinde Başbakanlık Özel Kalemi'ne bildirilmiştir..." Evet, Aksu, gelemeyeceğini çok öncesinde, 6 Şubat'ta bildirmiş. Ama benim itirazım buna değildi. Aksu, 'demokratik açılım' sürecine Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Özel Kalemi'ni telefonla arayıp, "Açılımınızı ailece destekliyoruz. Sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım" diyerek damgasını vurmuştu. Çok cesur bir adım atmıştı. Yani konserleri ne kadar yoğun olsa da bu toplantıya katılmalıydı. Ben hâlâ Aksu'nun gerçek nedeni açıklamadığına inanıyorum ve yine soruyorum: Acaba Aksu, ilk açıklamasından sonra gelen tepkilerden mi ürktü? Yoksa büyük Türk düşünürü Nihat Doğan'la aynı ortamda bulunmak mı istemedi? Ya da Bülent Ersoy'un "Havaalanlarında VIP'ten geçemiyorum" diyerek saçmalayacağını mı tahmin etti? Vallahi Aksu'nun gerçek nedenini çok merak ediyorum.