Çoğumuzun Michael Haneke'nin 'Piyanist' filminden hatırladığı, 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında iki kere Altın Palmiye alarak tarihe geçen Isabelle Huppert, aynı zamanda bir Nuri Bilge Ceylan hayranı. Huppert bu hayranlığını da Fransa'da 'Türkiye Mevsimi' kapsamında yayınlanan Ceylan'ın DVD setine önsöz yazarak gösterdi.
CEYLAN GÖZÜMÜ AÇTI
'Kasaba', 'Mayıs Sıkıntısı', 'Uzak', 'İklimler' ve 'Üç Maymun' filmlerinden oluşan set daha ilk partide 50 bin DVD olarak piyasaya sürüldü. Malumunuz Fransız sinemaseverler, Ceylan'ın hastası ve bizden daha çok sahipleniyorlar. Bilmem anlatabildim mi bu DVD hadisesinin önemini... Gelelim Huppert'in yazdıklarına... İşte Nietzsche ve Picasso'ya göndermelerin de yer aldığı o yazı: "Nuri Bilge'yi ve onun iç dünyasını 'İklimler'le keşfettim. Hani derler ya, adeta gözümü açtı. Bunca heyecanla bir arada bunca derinlik, sürekli bir gerilim... Sinemanın çoğu zaman darlığını çektiği zamandan vazgeçmeksizin... Geçen zaman ve geçen bizler, havanın durumu, kaybettiğimiz zaman; Nuri Bilge zamanı filme almayı biliyor-kendine zaman tanıyor-Bir yandan ülkesini filme alırken -bu onun ülkesi, bizimki de olabilirdi- bekleyişi, boşluğu, düşüncelerin kargaşasını, büyük evrensel çatışmaları filme almayı biliyor. Bilinmedik bir Türkiye'ye aşina hale geliyoruz. Eşsiz, fakat buranın sakinleri bize tuhaf derecede benziyor. Nuri Bilge'nin filmlerinde, kişilerin her biriyle her an,bütünüyle birlikte oluyoruz. O kişiyi filme aldığı açı, kadraj ve ışık, düşüncelerine, karışıklığına, kırılganlığına, insan olma durumuna daldırıyor bizi. O kişiyle yekvücut oluyoruz. Eğer sokakta yürüyen bir adamı filme alırsa, mesela 'Uzak'ta olduğu gibi, o adamla, o sokakta, onun ritminde ve onun düşünceleriyle oluyoruz gerçekten. Dayatılan yapay bir zamanda olmuyoruz, yaşamın zamanında oluyoruz. Melankoli var, nefes hazları var, bazen de tehlike var; eli kulağında bir felaketin kıyısında gibi, içinizi kat eden karanlık güçlere sürekli kulak kesilmiş gibi... Akıldışını anlatma kapasitesiyle sinemanın belki de dillerin en yetkini olduğu fikrini aşikar kılıyor bize. Kelimelerin bir duyguyu, bir niyeti belirginleştirmekte, anlaşılır kılmada bazen kifayetsiz kaldığı yerde, basiretle ilerleyen kendinden emin bir kör gibi, sinema var.
CEYLAN'A PICASSO GÖNDERMESİ
Cannes Festivali'nde onunla jüri üyeliği deneyimini paylaşma ayrıcalığını yaşadım. Onu dinlemek her an hoşuma gitti. Nietzsche'nin, 'Tarih bilgiyle değil hayal gücüyle yazılır' sözünü zikrettiğini duymak hoşuma gitti. Picasso'nun deyişiyle, gördüğünden ziyade düşündüklerini filme alanlara bir minnet ifadesiydi elbette. İçindeki derin inanç kuşkusuz bu. Filmleri de zaten buna tanıklık ediyor."