İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'un büyükelçimiz Oğuz Çelikkol'u alçak koltukta oturtması hepimizi üzdü. Üstelik adam, hem Çelikkol'u kapısının önünde bekletmiş, el sıkışmamış hem de İbranice gazetecilere "Bizim altımızda oturduğunu ve yüzümüzün asık olduğunun görülmesini istiyoruz" demiş. Çelikkol'a fazla yüklenmemek lazım, planlı programlı bir eylemde hazırlıksız yakalandı. Ancak bu skandalın, Türkiye'de ikinci bir çuval sendromu yaşattığı da bir gerçek. Her neyse benim yazım konum alçak koltuk krizi... Hani hep İsrail'in Araplar'a karşı Nazi Almanyası'nı hatırlatan politikalara imza attığından, duvarlarla çevrilen Filistin'in II. Dünya Savaşı'ndaki Varşova Gettosu'ndan bir farkı kalmadığından bahsedilir ya... Ayalon'un Çelikkol'u alçak koltuğa oturtması da bana Charlie Chaplin'in 'The Great Dictator' filmini hatırlattı. Chaplin, bu başyapıtında Hitler'in gerçek yüzünü daha 1940'ta perdeye yansıtma başarısı göstermişti. Hitler'in sağ kolu, Yahudi soykırımının organizatörü Heinrich Himmler ne kadar cani bir adam olsa da propaganda konusunda bir dahi olduğu herkes tarafından bilinir. Himmler, kendisi gibi boyu kısa olan Hitler'in halk önünde ve diğer ülkelerin liderleri karşısında her zaman görkemli bir imaj çizmesini sağlamıştı. Arşiv görüntülerinden hatırlarsınız Hitler hep daha yüksekte durdu, onu dinleyenler ise her zaman karınca misali kaldı. Chaplin de bu mevzuyu filminde çok güzel ti'ye aldı. Yukarıdaki kare 'The Great Dictator' filminde Hitler'in Mussolini'yi alçak koltuğu oturttuğu sahneden... Chaplin iki diktatörle dalgasını geçmek için olayı bayağı abartmış, Hitler ve Mussolini de daha yüksekte durabilmek için koltuklarını yükseltme savaşına girmişti. Alçak koltukta oturan adamın yaşadığı eziklik duygusunun psikolojik analizine girersem mevzu uzar ama Ayalon'un halkına soykırım uygulayan Hitler ile aynı taktikte sahaya çıktığını söyleyebilirim.