Yazarınız New York'tan bildiriyor... Dertlerinizi unutmak, kafayı dağıtmak, düşünmek, taşınmak biraz da kaşınmak için dünyanın neresine giderseniz gidin, başarılı olamazsınız. Sağ olsunlar hepsi tıpış tıpış kafanızın içinde sizinle gelir. Tabii New York dışında... Sözüm ona, 'ortaya karışık' kararlar alacaktım, tek başıma kalıp bünyeyi anlayacaktım. Ama nerdeee? Benimkisi tatil değil de sanki bitmeyen bir macera filmi. Bir bakmışım pazar sabahı aniden aldığım biletim elimde, New York uçağındayım...
BEŞ ÖĞÜN KONTROL
Uçak demişken, Amerika'ya giderken Atatürk Havalimanı'nda sinir sahibi olmamak imkansız sayın okur! Senelerdir gitmiyordum, unutmuşum valla. Bir kere beş öğün kontrolden geçiyorsunuz. Hadi onu anladık diyelim, ya o sabahın kör vaktinde cevaplamak zorunda kaldığınız saçma sapan güvenlik sorularını ne yapmalı! Üç vakte kadar yetkililerden şu soruları bekliyorum:
* Donunuzu kendiniz mi giydiniz, yoksa başkası mı giydirdi?
* Buraya gelmeden önce duş sonrası başkasının bornozunu kullandınız mı?
* İkinci el kıyafetler giymediğinize emin misiniz?
* Havaalanı içinde SMS çektiğiniz oldu mu? Olduysa kime? Neden?
* Dün gece hiç tanımadığınız bir erkeğe sırf ona benziyor diye merhaba dediniz mi? Aranıp tarandıktan sonra uçağa biniyorum. Korkarım yanımdaki adam asrın en talihsiz yolcusu! Ekranı çalışmıyor, herkes hapur hupur yemek yerken onunki gelmiyor, koltuğu geri yatmıyor. Ama ille de uçak egzersizlerini ihmal etmiyor. Evet öyle bir uçak egzersizi durumu var. Topluca bir kiii. Ayaklar sağdan sola, soldan sağa kıvrılıyor, baş çevriliyor falan. Tabii herkes bu işi çaktırmadan yapmaya çalışıyor, karizma dağılmasın diye. Çok eğlenceli...
FAKİR DOSTU OBAMA
10 saat sonra New York'a iniyorum. Taksi şoförü Faslı. 20 yıldır New York'ta yaşıyor. Aynadan beni keserek soruyor: "Bush'u seviyor musun?" Cevap: "Sizce?" Adam Hilary Clinton'a karşı "O zenginlerin politikacısı" diyor... "İnşallah Obama kazanır, o bizden, fakirlerin dostu, bizi düşünüyor." Biz ne fakir dostları gördük de, hadi şimdi karıştırmayayım! Nihayet otelime geliyorum. Tamamen tesadüf: Otelim 'W', hani Akaretler'de Serdar Bilgili'nin geçen haftalarda açtığı şu şaşalı otel var ya; onun New York şubelerinden biri. Bu şehirde 5 adet mevcutmuş da! Kapıdan girerken görevli neşeyle doluyor "Demek İstanbul'dan geldiniz, müdürümüz de W İstanbul'un açılışından yeni döndü." İçimden "Şekerim sen İstanbul'dakini görsen dudağın uçuklar" diyorum. Terbiyeliyim, susuyorum... Şurası kesin: An itibariyle konakladığım 'W' hoş bir otel ama Akaretler'dekinin kötü bir taklidi gibi! Bazı detaylar tüm W'larda aynı olsa da sadece andırıyor işte. Tabii bize kalsa McDonald's'ları bile mimar Mahmut Anlar'a yaptıracağız ya! Taşlar, ışık oyunları falan... Çok havalıyız, çok!