28yaşındayım ve her türlü estetik müdahaleye karşıyım. Fakat aynalara da karşıyım! Bu nasıl bir çelişki Yarabbim! Her ne kadar çağımızın gençlik hastalığı sinirimi bozsa da aynalara eskisi gibi bakamıyorum. İtiraf saati: Boynumun kırışması, yanaklarımın sarkması, göz kapaklarımın düşmesi fikri beni fena korkutuyor. Bu korku da bütün güzellik anlayışıma ters düşüyor.
BEYLERİN ESTETİK İLGİSİ
Hani dilimdeki "Doğal güzellik önemlidir, kırışıklıklar yaşanmışlığın izleridir" savunmam nerede? Kendime soruyorum, bir gün ben de botoksla, estetik ameliyatlarla tanışacak mıyım? Yoksa diriliğini kaybetmiş bedenimi ve yüzümü kabullenecek miyim diye... Tam bunları düşünürken karşıma Güney Afrikalı estetik doktoru Jurie Bester çıktı. Bester'le estetik müdahaleleri tartışırken "Ellerini göster" dedi. Ne o temizlik kontrolü mü? Devam etti... "Eğer manikür yaptırıyorsan, bu kendinle ilgilenmektir. Estetik müdahaleler de günümüzde parfüm sıkmak kadar doğaldır, kendinle ilgilenmenin bir parçasıdır." Artık erkeklerin estetik merakı kadınlara yaklaşmış. 50'sini geçmiş iş adamları gençlerle çalıştıkları için yaşlılığı reddediyorlarmış. Erkeklerde burun ve dudak çizgilerine dolgu yaptırmak pek popülermiş. Şu anda dünyada en çok tercih edilen estetik operasyonlar da şunlarmış:
1. Liposuction yani fazla yağları aldırma
2. Göz kapağı kaldırma
3. Memelere silikon
4. Yüz gerdirme!
Bester'e acıklı acıklı bakıyorum. O da bana giderayak şu cümleyi yapıştırıyor: "Şimdi gençsiniz ama bir gün siz de kırışacak ve o kırışıklıklarla yaşamak istemeyeceksiniz..." Benim hâlâ umudum var... İyi olan kazansın!