Phil abimize üç kere oley, oley, oleeeeyy! Gururla çiziktiririm ki; Phil Collins'i boşuna sevmemişiz.
İçim pır pır, trafikte kanıra kanıra Abdi ipekçi'ye vardık.
Elde bilet bakınıyoruz. Allah rızası için bir görevli bulabilene aşk olsun ! En pahalı biletlerden almışız, sahneye en yan bakan tarafı bize lütfetmişler. Üstelik yerimiz gösterilmiyor, vatandaş sora sora Bağdat'ı bulmaya çalışıyor.
Hadi biz yüz on beş YTL verip de yan önde oturduk. Ya en üstlere tıkılıp dürbünle görmeye çalışanlara ne demeli? Bir abi oğluna ve kendisine ta bir ay önce, yüz on beşlik bilet almış. En tepede, en dipte çıkınca yerleri onlar da çileden çıkmış. Yetmiş beş YTL verenlerin sahnenin tam karşısına konuşlanması ise bize bayram kazığı herhalde.
Konsere gelince; 80'lerden kalma bir orkestra, bildiğimiz tüm genç yıldızları cebinden çıkartacak, muhteşem sesli, sıcak, sempatik ve yorulmak nedir bilmeyen, nolur gitme, geri dön diye izleyiciyi tepiştiren Phil Collins. Tam anlatılmaz yaşanır türünden.
Kaçıranlar üzülsünler! Bizim sanatçı kısmı DVD'sini internetten ısmarlayıp, izlesinler de konser görsünler.