Aylardır herkesin dilinde Komşu... Ama bu komşu başka komşu. Evde müziğin sesini köklediğinde kızmaz, tak tak duvara vurmaz, sabahları "Günaydın" dememek için sizi görmezden gelmez, misafirlerinizi süzmez.... Bu 'Komşu', komşuların komşusuymuş meğer... Nişantaşı Valikonağı'nda geçen kış açılmış... Nefis kebaplarıyla herkesin dilinde, ha bugün ha yarın derken bir türlü denk düşürememiştim... Hem Allah aşkına her köşe başında bir kebapçı yok mu bu memlekette yahu? Bunun ne farkı olabilir ki? Derken, geçen gece arkadaşlarım "Artık 'Komşu' ziyaretinin zamanıdır Ayşe" dedi. Eh Nişantaşı'nda oturup da sallamak olmazdı tabii. Çok ama çok samimiyim ki 'Komşu'ya ba-yıl-dım. Bir kere Nişantaşı gibi değil... Öyle şık, öyle tatlı, tam Bodrum havası bir bahçesi var ki! Tam dört saat oturduğumuz yerden kımıldayamadık. Gözlerimden uyku akıyor, ben Komşu'dan gitmek istemiyorum. Yılların tecrübesi Kemal Koç'un misafirperverliği ve süper gırgır fıkraları da olunca... Gelsin dönerler, gitsin fırın kebaplar, içli köfteler... Hatta bir ara masadan kıymalı makarna bile esip geçti yani... Tek kelimeyle her şey nefisti. Ya valla en kısa zamanda atlayıp gidin Komşu'ya, hani hazır bahar havası eserken. O bahçe var ya o bahçe, Nişantaşı'nda bir tane...