Ebe bebeği, kahve dibeği, Ayşe köfteyi severmiş... Tekirdağ'ı, Sultanahmet'i, Tire'si, kaşarlısı, yoğurtlusu, ekşilisi, salçalısı hiç fark etmez. Bana köfte de, canımı ye şekli... İster yanına nar gibi kızarmış patatesi ya da beyaz pilavı dayayın, ister ekmek arasına soğanla döşeyin, ister manitası bol sirkeli, zeytinyağlı piyazla servis edin... Yeter ki, köfte yiyeyim. Aslında köfteyle müşerref olmam, küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk yıllarıma dayanır. O sıralar ille de sosyal olacağım, herkes beni sevecek krizlerindeyim. Hiç odaya kapanıp bebeklerle oynamak olur mu? Nerede hareket orada bereketmiş... Annem de sağ olsun, biraz hareketli olduğundan bizim evin yardımcıları bereketliydi. Tam bir ablaya alışacakken gelsin yeni abla... Ama evin mutfağında hep bir pişirme, sebze ayıklama, pirinçleri suda bekletme, blendırdan geçirme annem ne bulsa blendırdan geçirir, sığsak bizi de geçirecekti ya...) söz konusuydu. Kapıcı İbrahim Efendi zavallım, her kata bir, bize on kere servise çıkardı. Ya dereotu, ya maydanoz unutulur ya un biterdi... Hele bir de büyük temizlik gününe denk düştü mü... Offf! Bir abla sebzeleri ayıklarken, ben diğer ablayla dolma sarar, köfte yoğururdum. İşte o günlerde bayıldım köfteye. Hele yoğururken, çiğ çiğ üstten araklamasına... Zaten anne köftesi gibi yoktur. Yani yoktu. Yıllar geçti, annem diyetlere, sağlıklı beslenmeye kendini adadı köftenin tadı kaçtı. Yağsız kıymayı üç kere çektirip, içine ekmek yerine yulaf ezmesi ve bol ot kıymaya başladı. Üstelik yağ yerine az suda tavada pişiriyordu ki, ne siz sorun ne ben söyleyeyim... En son köfteyi soya kıymasıyla yaptığını duydum ki... Vah babam vah... Anne köftesinden umudu kestim, özgür kız olup en güzel köfte nerededir çözdüm. Misal; Tarihi Selim Usta Sultanahmet Köftecisi, Nişantaşı'ndaki Çiçek Izgara, Galatasaray Ara Kafe'deki Balkan Köfte, tüm statların önündeki maç köfteleri... Bir de Akhisar'daki Köfteci Ramiz... 2002 yazında ağır aşk darbesi yemiş, aile saadetine sığınmışım. Babam ve annemle yaz tatiline çıktım. Yani o kadar üzgündüm ki, babam arabada Kenan Doğulu çalmama bile izin vermişti. Tam Akhisar çıkışında acıktık ve BP benzin istasyonunun yanındaki Köfteci Ramiz'e daldık. Dalış o dalış... O gün bugün ne zaman arabayla İzmir-Bodrum civarına gidecek olsam ille de Ramiz. Eh hafta sonu da Alaçatı'ya kaçtık ya. Dönüşte öğle yemeğinde Ramiz'deydik. Şimdi aslında Akhisar'ın özel bir köftesi yok. Ramiz'in köftesi var. Dile kolay 76 yıllıkmış yani. Tereyağında ıslatılan Akhisar pidesinin üstüne soğan tuz ve kıymadan yapılan özel köfteler konuyor. (Bircan Bey, valla bu kadarı internet sitenizde yazıyordu.) Yani ben köftenin asıl sırrını biliyorum da yazamam tabii. Yalnız şöyle diyebilirim "Köfte yapımı laubaliliğe gelmez!" Yanına da açık büfede sunulan çeşit çeşit salatalardan aldınız mı, ki köftenin manitası bol soğanlı piyazdır, böyle bir lezzet yok! Köfteci Ramiz bir yana, diğerleri bir yana... Hani hazır önümüz yazken, yolunuz düşerse aman atlamayın. Nefis köfteleri tadarken beni de anmayı unutmayın... Yazları nefis ahududulu dondurması da var!!!