Dünya fani, ölüm ani. Kendini şımartsan nolur yani. Aylardır şöyle sağlam bir masaj yaptırasım var. Bilgisayar başında takılmaktan, stresten omuzlarım kütük kesildi maşallah. Kanka ve aile mensuplarını da yıldırdım. Bana masaj yapma korkusuyla kimse ev ortamında buluşmaz oldu... Ben de aldım randevuyu gittim işin profesyoneline. Etiler Hillside'daki Sanda day Spa'ya... Mavi galoşlarımı giydim, soyunma odasına girdim. Dolaplardan birine kılıklarımı tıktım. Beyaz bornozu kuşanıp, yumoş terlikleri ayağıma taktım. Artık Spa'ya hazırım... Kapıda Balili kızlar beni karşıladı. Eli ve Ratni. Yaşlar 25, boylar altmış. Sanırsınız annelerinin karnından gülerek doğmuşlar. Hemen zencefilli limonlu çay ikram ettiler. Onların memlekette böyleymiş... Kas masajı, toksinlerden arındıran masaj, ısıtılmış taşlarla masaj, selülit kırıcı masaj, sporcu masajı, ayak özel, stres azaltan, cilt temizleyen... Onlarca masaj var. Ben daha Mcdonald's mönüsünden hamburger seçemem, nasıl karar vereceğim derken... Geleneksel Sanda masajına tav oldum (geleneksel garantidir). Uzakdoğu bahçelerivari odada doksan dakika... Önce yüz üstü... sonra sırt üstü...Eli'nin elleri beş kişiye bedel...."İyi mi?" diye soruyor. Benden cevap "Hııııı". Kımıldayacak halim yok. Bir de zihnimi durdurabilsem. Çıkışta ne yapacağımdan, geçen seneki olaylara, Jennifer Lopez'in hamileliğine, dün izlediğim filme kadar abuk sabuk ne varsa düşünüyorum... Bir dur kızım, bir keyfine var masajın. Yok... Hah! Tadını doyasıya çıkartamadan bitiverdi masaj. Aferin bana. İnsan hiçbir şeyin keyfine tam varamaz mı ya? Sözüm ona şımaracaktık...