Oldum olası Bodrum'u sevdim. Yaz demek, Bodrum demekti. İlle de ailece gidilirdi. Annem sabah on akşam altı güneşin altında piliç gibi döner. Babam gölgede kitap üstüne kitap bitirip, zeytinyağına ekmek banar... Ablamla bense ipimizi kopartırdık. Gerçi ablamın çalışmaktan dili dışarı çıkardı ama... Kano'ya bineriz küreği o çeker. Ben yan gel yat. Odayı o toplar, tişörtleri itinayla renklerine göre gruplar. Ben yine yan gel yat. Kumdan kaleleri o yapar. Ben tabii ki yan gel yat ama finalde gurura ortak. Çalışacaksam niye çocuğum canım? Neyse... Meşe ağacı tenli annem, bir haftada göbeğine üç kilo koymuş babam, yaramazlıktan orası burası çizilmiş, poposundan arı sokmuş ben ve 'işleyen demir ışıldar' ablam Bodrum'suz tatile, tatil demezdik. Babam da durup durup, "Buranın havası yeter havasııı" çekerdi. Ah Bodrum Booodruuum! Halikarnası, Akrep Nalan'ı, Akvaryum'dan denize girmesi, Çarşı'da turlaması, Penguen'den ballı dondurması derken, değişti Bodrum. Şimdi; Türkbükü, Hummer Cipleri, ATV (dört tekerlekli dağ motosikleti) dolanmaları, bitli denizi, haşııırt hesapları, kumda topuklularla yürüyen ablaları, bikinili pozlarıyla anılıyor Bodrum... Buradan Bodrum'un içine eden arkadaşlara plaketlerini veriyorum! Bir de Çeşme ve Dalyan vardır tabii. Küçükken Çeşme Festivali'yle tanımıştım oraları. Pembe dizilerin kahramanları, ünlü yabancı şarkıcılar gelirdi. Merkez elbette Altın Yunus Otel'di (Ah tatlı Marika). Ahmet San nur olsun kimlerle tanışmadım ki; 'Self Control' Kim Wilde, Jackson kardeşlerden biri, dizi boyunda olduğum Bridgette Neilson, Pembe dizilerden; Eduardo, Sam veee taklitçi Milli Vanilli. Süperdi yaaa... Ha bir de Dalyan'da akşam yemekleri vardı. En iyi balıkçılar yan yana dizilirdi. Uzun sofralar kurulurdu. Radikalı, hindibalı, börülceli, bol otlu sofralar... Yemeğin sonuna doğru Bademci amca gelirdi, "Taze badem, badem tazeee"... Takıl kızım amcanın peşine... Şimdi tüm bunlar nereden mi çıktı? Dalyan'ı bilenler bilir. Meşhur Balıkçı Hasan İstanbul Yeniköy'de yer açmış da ondan. Üstelik sekiz ay olmuş. Uyu kızım Ayşe. Pazar ailece oradaydık. Otlar, çeşit çeşit turşular, balıklar, enginar, kum midyesi, zeytinyağlar Ege'den. Hasan Kandemir her zamanki gibi işin başında hatta mutfakta. "Balığımı nasıl yesem?" diye soruyorum "Haşlama, kebap, ızgara, tava, sütlü, şiş?" Siz isteyin onlar kralını pişirsin. Kocaman şömineyi de koymuşlar, mısır ekmekleri şöminede pişiyor. Artık değmeyin keyfime. 'Badem taze'ci amca da olsa... Ya ben Bodrum'u, Çeşme'yi denizi özledim gidiyorum... Bu arada yedim içtim, size de deniz ürünlü makarna tarifi kaptım. Hasan Kandemir'in ağzından birebir. Ölçüler; göz kararı. Sarmısakları, piyazlık doğranmış soğanları ve biberleri zeytinyağında çeviriyorsunuz. Üstüne eldeki deniz ürünlerini (karides, ahtapot, vongole) katıp kavuruyorsunuz. Oldu mu? Üstüne rende domatesler, maydanoz, nane kuvvetli ateşte pişirin... Tuzunu biberini de koyun, bitti. Tarifi kolay da Hasan Kandemir'e göre on iki yıllık elemanı bile onun gibi yapamıyormuş. Denemesi bedava... İyi haftalar...