Pazar akşamı Türk televizyonlarının önemli bir bölümü akşam kuşağında, şike konulu programlara imza atarken; Gabon'un başkenti Libreville'de bir futbol destanı yazıldı.
Biz burada birtakım büyüklerin külhanbeyi edalarıyla yaptığı yorumlara mahkum edilmişken; Eurosport ekranlarında Afrika Kupası final maçı vardı. Turnuvanın favorilerinden Fildişi Sahilleri; hiç gol yemeden geldiği finalde, karşısında Zambiya'yı buldu.
Gabon'un, özellikle de Libreville'in Zambiya için ayrı bir önemi var.
1993 yılında, dünya kupası eleme maçı için milli takımı Senegal'e taşıyan uçak Zambiya'dan havalandığında, üç yerde yakıt ikmali yapması planlanmıştı.
Uçak Brazaville, Libreville ve Abidjan'da duracak, son olarak da Senegal'in başkenti Dakar'a inecekti. Uçağın motorlarında bir arıza olduğu Brazaville'de fark edilmiş ama çok dikkate alınmamış, ikinci ikmal yeri olan Libreville'e de sorunsuz gelinmiş fakat buradan havalandıktan hemen sonra uçak denize çakılmıştı.
İNANMAK KAZANMAKTIR
Zambiya, kazada tarihinin en yetenekli kadrosunun tamamını kaybetti. O kadro, 1988 olimpiyatlarında, İtalya ağlarına dört gol yollamıştı.
İşte bu sene Afrika Kupası için Gabon'a gelen oyuncular; ilk olarak Libreville'de, uçağın düştüğü noktaya 500 metre uzaklıktaki sahile geldi. Başlarında, Federasyon Başkanı Year Bwalya vardı. Bwalya o kazadan, Dakar'a başka bir uçakla geldiği için kurtulmuştu.
Oyuncular ellerindeki çiçekleri denize attıktan sonra bir köşede dua etmeye başladı.
Teknik direktör Herve Renard, o gün gazetecilere "Oyuncularım ve ben, ülkenin yaşadığı en büyük trajediden yıllar sonra, yine aynı yerde, o kahramanlara layık olmak için birbirimize söz verdik" açıklamasını yaptı.
Zambiya böyle duygularla çıktı maça. Favori görülen Fildişi Sahilleri karşısında da başa baş bir oyun ortaya koydular ve penaltılar sonrasında şampiyonluğa ulaştılar.
İşte o anda bir görüntü yansıdı ekrana.
Zambiya teknik direktörü Herve Renard, kucağında bir oyuncusuyla korner bayrağına koşuyordu.
AYNI BİR BABA GİBİYDİ
Oyuncunun adı Joseph Musonda'ydı.
35 yaşındaydı ve bu final maçı, kariyerinin tartışmasız zirvesiydi.
Ama 11'inci dakikada rakip atağı keserken sakatlandı. Oyunda kalmak için direndi ama vücudu buna izin vermedi. Gözyaşları içinde terk etti sahayı... Ve şampiyonluk geldiğinde Herve Renard, onu kucağına alarak arkadaşlarının yanına götürdü; bir baba gibi.
Bu kutlamayı kenarda izlemesine gönlü el vermedi çünkü.
Bence bu fotoğraf, futbolun aslında ne demek olduğunu çok iyi anlatıyor. Ekranları parsellemiş futbol programlarımız var ya; bu fotoğraf üzerine bir bölüm yapmalıydı.
Çünkü o gün tarihin en güzel futbol karelerine tanık olduk...
Biz hâlâ şikeyle uğraşıp avutalım kendimizi...