Arada sırada dışarlarda yemek yer misiniz? Yani eşinizle, çocuğunuzla, ailece ya da arkadaşlarınızla eğlenmeye gidiyor musunuz? Diyelim ki gittiniz. Yan, ön, arka masanızda silahlı bir adam oturduğunu görseniz ne düşünürsünüz? Ülkeniz savaşta değil, güvenliği sağlamakla yükümlü polis güçleri mevcut. Yani bu silah adamın güvenliğini sağlamak için olamaz. Başkalarının güvenliğini sağlamak üstüne vazife değildir. O zaman bu silah ne işe yaramaktadır? Evet, bu silahın ne işe yaradığını haberlerde sık sık görüyoruz. Sadece son bir haftada, şarkı istemek gibi zevk vermesi ve eğlendirmesi gereken eylemi kana boyayan da, dans edilmek için gidilmiş bir mekandan, genç insanları ayaklarında kurşunlarla çıkaran da bu silahlar. Yani anlamını ve gerekçesini kimsenin açıklayamadığı, devletin taşınabilir diye ruhsat verdiği silahlar. "Taşınabilir"! Silah niye taşınır ki? Kullanmayacağınız bir şeyi taşır mısınız? O zaman verilen ruhsatın üstünde "taşıma" değil "kullanma" yazması gerekir. Bu durumda tartışma "kimin silah kullanma hakkı vardır?" olmalı. Kimin silah kullanmaya hakkı vardır? Bu sorunun yanıtı net ve tek:HİÇ KİMSENİN. Bir zamanlar işi nedeniyle silahlarla içiçe olan bir büyüğümün söylediğinin doğruluğunu, gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: "Silah taşıyan bir gün mutlaka kullanır". O zaman bir şeyler yapma zamanı geldi geçiyor.
NEDEN SİLAH?
Silah ne ifade etmektedir. Yüzyıllardır adeta 'erkek' olmanın anlamı gibi değerlendirilmektedir. Bir yandan çocuklarımıza oyuncak silah alıp almamayı tartışırken, bir yandan onlara silahın güç olduğunu öğretiyoruz. Kendine güvmeyen bir kişi, kendine ait donanımları yeterli olamayan kişi başka şeylerde güvence arar. 'Erkek' olmak için, yani güçlü, dinlenen, sayılan, kazanan olabilmek için gerek duyduğu şeyin silah değil, bilim ve akıl olduğunu öğretebilmemiz gerekmektedir. Kadınların son zamanlarda silahlanmaya başlamış olması, kadın-erkek eşitliğini sağlamanın bir çeşidi gibi görülebilir. Geleneksel olarak giden bu yanlış öğretiye, gittikçe artan kötü örnekler eklenmektedir. Şiddet evde, sokakta, haberde, filmlerde ve kitaplarda artan şekillerde veriliyor. Yeni yetişen çocuklar şiddeti normal ve uygulanabilir görmeye başladılar. Oyuncak silahlar tartışılırken, sokakta, lokantada, eğlence yerlerinde bellerinde silahla gezen insanları fark ediyorlar. Akşam aileleri ile haberleri izlerken, savaş olmayan bir ülkede silahla işlenen cinayetleri, oluşan yaralamaları izliyorlar. Gazetelerin üçüncü sayfalarında hergün, baş sayfada da azımsanmayacak oranda aynı haberleri okuyorlar. Bunların yanında izledikleri dizilerde filmlerde kahramanlar devamlı silah kullanıyorlar. Silah kullanmanın ötesinde ne kadar çok adam vururlarsa o kadar kahraman, o kadar güçlü oluyorlar. Tüm bunlar sürüp giderken, gelecek nesillere silahsızlanmanın önemini anlatmak zor. Ama asıl zor olan, böyle özdeşim modelleri sunulan çocuk ve gençleri aklın ve bilmin üstünlüğüne inandırmak. Güçlü, zengin, tanınmış olmak için eğitim alması gerektiğini, çalışması gerektiğini anlatmak daha da zor olmaktadır. Erişkinler yasalara güvenmediklerini söylerken, herkes kendini korumak zorunda olduğunu idda ederken, güvenlik güçlerine karşın, kim oldukları belli olmayan ve ellerindeki silahlardan başka birşeyleri olmayan adamlara bel bağlarken, tüm bunlarla mücadele etmesi görevi olan milletin vekilleri silahla gezip, onunla pozlar verip ve hatta onları tartışmalarda kullanırken geleceğe güvenmek nasıl olacak? Ya da bu kadar silahın arasında geleceğimizi yani çocuklarımızı, gençlerimizi sağlıklı ve sağ büyütmek olanaklı mıdır?
YAPILACAK BİR ŞEY VAR MI?
Öncelikle yasal olarak yapılması gerekenler var. Yasaların, güvenlik güçlerinin olduğu bir ülkede kim silah taşımak zorunda olabilir ki? Yaşadığı ülkenin bir hukuk devletiyle yönetildiğine inanan kimin silaha ihtiyacı olabilir? Peki daha da önemlisi, bir hukuk devletinde, güvenlik güçlerinin olduğu bir ülkede hangi yetkililer, hangi gerekçelerle insanlara silah ruhsatı verirler? Bunu yapmaları için, yönetiminin bir parçası oldukları ülkelerinin sistemine, güvenliğine ve yasalarına inançların da sorun olması gerekir. Çocuklarımızın yeniden doğru özdeşim örnekleriyle büyümeleri için çalışabiliriz. Sivil toplum kuruluşları, anne babalar olarak silaha hayır diyebiliriz. Silahı kullananlara, özendirenlere dur diyebiliriz. Silah ruhsatı verilmesinin yeniden gözden geçirilmesi için aklımızı, güce çevirebiliriz. En azından şimdilik ruhsatlı silahla topluma açık yerlere girilmesini engellemek için çalışabiliriz. Bizim ülkemiz dışında, havaalanlarında silah teslim yeri olan başka bir havaalanı gördünüz mü? Ama mademki uçağa, maça girerken ruhsatlı da olsa silah engellenebiliyor, en azından şimdilik bu sağlanabilir. Ben çocuğumun yemek yediği, eğlendiği yerde silahlı insanlar olmasını istemiyorum. Eğer siz de kendinizin ve ailenizin yaşamını tehlikeye atmak istemiyorsanız öncelikle topluma açık yerlerde "ruhsatlı olsa dahi silaha hayır" diyelim. Bu ilk adım olsun ve geleceğimiz için, yeniden bilim ve aklın öne geçmesi için kampanya başlatalım. Hadi anne babalar göreve!