Aylardır okuyup duruyorum. Bir bıcırık kız yüzünden köşe yazarları ikiye ayrıldı. Hayır gerçek bir kız olsa canım yanmayacak. Selin, bir dizi karakteri, hayal ürünü bir kahraman! Avrupa Yakası'nın şımarık, zengin, 'tiki' kızının bozuk Türkçesi yüzünden, genç argosundan popüler kültüre, Türkçe'nin köklerinden televizyon seyretme oranımıza, zincirleme tartışmalar yapılıyor. Her tartışma bir sonrakini tetikliyor. Dizinin senaristi ve Selin karakterinin yaratıcısı olarak, ister istemez fikrimi söylemem gerekti. Her şeyden önce, gençlerin hem sözlü hem yazılı Türkçe'lerinin berbat olduğu fikrine katılıyorum. Her gün gelen e-postalara, mektuplara bakınca, bu kadar öğrencinin Türkçe dersleri sırasında hangi farklı uğraşlarla ilgilendiğini merak etmiyor değilim! Uyumak? Resim yapmak? Makyaj yapmak? Kağıttan gemi yapmak? Yazının gidişatından anlaşıldığı gibi, Selin'in, gençlerimizin Türkçe'sinin bozulmasında en küçük bir pay sahibi olmadığını düşünüyorum. Selin onlardan biridir sadece. Selin, eğitim sistemimizin, değer yargılarımızın, 'okumama alışkanlığımızın' bir sonucudur. Türkçe derslerinde tırnak törpüleyen, kitap okumak yerine kafelerde dedikodu yapan yüzbinlerce gencin, televizyona yansımış bir karikatürüdür! 'Avrupa Yakası'nın, gençlerin Türkçe'sini bozduğu görüşüneyse, her aklı başında insan gibi müstehzi bir gülüşle yanıt veriyorum! Avrupa Yakası'nda Selin dışında aşağı yukarı bütün karakterler, Türk televizyonlarında az görülen düzgün, renkli ve gerçeğe uygun bir konuşma diliyle iletişim kurarlar. İffet Hanım ve Tahsin Bey'in mesela 'müşkülpesent'li, 'mamafih'li, 'mazur'lu, unutulmaya yüz tutan ama yeni Türkçe'de muadilleri bulunmayan eski kelimeleri, deyimleri, atasözleri... Sözgelimi Cem'in, Fatoş'un, Yaprak'ın, temiz, modern 'beyaz' Türkçesi. Şesu'nun 'edilgen'li, 'etkinlik'li, 'indirgemecilik'li yüzde yüz Türkçe, hatta fazlasıyla öztürkçe konuşma tarzı. Ve bunların arasında, bir 'yanlışlıklar abidesi' olarak yaratılmış, cahilliğiyle, sığlığıyla, müsrifliğiyle bütün karakterlerin dalga geçtiği, Evrim Akın tarafından mükemmel canlandırılan; sempatikliği, patavatsızlığı, dobralığıyla, bütün olumsuz özelliklerine rağmen, beklenmedik şekilde sevilen Selin! Belki de Selinler sokaklarda dolaştığı için çok 'gerçek' olduğu için sevilen Selin! Bazen bu köşede ironik yazılar yazarım. Popstar Ajdar'ın son derece başarılı bir sanatçı olduğu ve kendisine hayranlık duyduğumu ifade ettiğim yazı mesela! Bu yazılar bazı okuyucular tarafından gerçekmiş gibi algılanır. "Ajdar'ı nasıl beğenirsiniz, ses yok ki onda" gibi cevaplar geldiği olur! Televizyon seyircisi demiyorum bakın ama bazı yazarlarımızın da benzer bir yanılgıya düştüğünü zannediyorum. Selin bir kahraman değildir! Bilakis, bir eleştiridir. İyi de mizahçı bunu böyle insanın gözüne soka soka açıklamak zorunda bırakılır mı yahu? 'Oha falan oldum'a gelince... Ertuğrul Özkök haklıdır. Genç argosunun, içinde mizah da bulunan bir kalıbıdır. Sokaktan alınıp, Evrim Akın'ın zekice doğaçlaması aracılığıyla diziye yerleştirilmiştir. Hikaye içinde diğer karakterler bu ve benzer kalıpları sık sık ti'ye alırlar. Ancak bazen 'oha falan oldum'u, duruma uygunluğu yüzünden, kendileri de şaşırarak kullanmak zorunda kalırlar! Tuhaf ama aynı kalıp, on yıllardır Amerikan İngilizcesi'nde de vardır. Özellikle Amerikan gençlerinin günlük konuşmasındaki "I go..." kalıbı, kesinlikle 'falan olmak' diye çevrilebilir. Mesela "I go, what?", "Ne, falan oluyorum" demektir! Hatta "I went, wow!", 'Vauuuv falan oldum'un tam karşılığıdır! Vauuv'u biraz kabalaştırıp, Türkçeleştirip, kırsallaştırırsak, yerine 'oha' konulabilir. Böylece 'Oha falan oldum'un Amerikan genç argosunda yıllardır karşılığı vardır diyebiliriz: "I went, wow"! Komik ama gerçek. Dünya çapında, o şaşırtıcı ve etkileyici durumda hissettiklerini, uzun deyimler ve tasvirlerle anlatmak yerine, demek ki böyle ifade ediyor zamane gençleri, zamandan kısarak! Sevgili 'Oha falan oldum' karşıtı dostlar. Siz Avrupa Yakası'nı falan bırakın da, şu kitap okumama işini ne yapacağız, ona bir çare bulun!