Bir zamanlar pembe diziler seyredilirdi haber öncesi "kadın saati"nde. Kadınlar birbirine kazık atar, dedikodu, entrika, kuyu kazmaca... Oğullarını yönlendiren anneler, bir erkek için birbiriyle savaşan genç kadınlar falan filan. Pembe dizilerde erkekler ikinci plandadır, malumunuz. Ya kurban olurlar, ya otorite figürü, ya da jön. Esas hikaye, kadınlar ve onların aralarında çevirdikleri dolaplardır. Şimdi, ekranlarda ilk kez, evlenme yarışmalarının esas cazibesi, gerçek yüzü, damıtılmış şekliyle karşımızda. Çalışma odamda, önümde bilgisayar, karşımda televizyon, "Gelinim Olur musun"dan gözümü alamıyorum! Bir avuç gelin, bir avuç kayınvalide adayı, aynı evde, dip dibe! Her şey çok "pembe" başlıyor. Herkes makyöz-kuaför ikilisinin elinden çıkmış, bir bakım, bir şıklık gırla gidiyor. Gelin adayları, oğlan anneleri, birbirlerine iltifatlar yağdırıyorlar. Kızlar mum gibi! Saygıda, hizmette kusur yok! Annelerden biri "hık" deyince su, "pık" deyince çay getirmek için, üç kız birden mutfağa koşuyor. İki lafın biri "büyüklere saygı", "gelenek", "dinimiz"! Zira oğlanları henüz görmemişler ve dolayısıyle bütün anneler kayınvalide adayı olabilir! Kayınvalideler de birbirine son derece nazik. Hafif, kadınca espriler, ölçülü gülüşler, "Biz buraya dostluk kurmaya, hoşça vakit geçirmeye geldik"ler... Zaman geçtikçe işin rengi değişmeye başlıyor. Sarışın, ince, sessiz gelin adayı Hale, oldukça gözde. Kayınvalideler bu güçlü aday için ufaktan birbirlerine diş göstermeye başlıyorlar. Kamplaşmalar, dedikodunun kralı, plan proje, strateji başlıyor! İki kayınvalide adayı, ilk günün ışıl ışıl pembeliğinden uzakta, çıplak ayaklar ve eşofmanlarla salıncakta oturuyor, ellerde gofretler. Önce gerçekten ayaklı bir tehlike olan Süheyla Hanım'ın dedikodusu yapılıyor! Ardından yine güçlü bir aday olan Şale'yi ilk turda eleyen "haftanın kaynanası", (sanırım) Semra Hanım eleştiriliyor, "Mahsus yaptı, bizim oğlanların beğeneceği kız kalmasın diye, kurnaz, hesaplı bir kadın" sözleriyle. Plan yapılıyor: "Bu hafta, biz de onun gelininini eleyelim, görsün el mi yaman ben mi yaman" şeklinde, dudak uçuklatıcı tonlarda. Aynı anda, başka bir odada kızlar "Sen bana baktın, ben sana bakmadım" konulu bir tartışmada, birbiriyle saç saça baş başa! Bu esnada, damat adayları görülmüş, beğenilmeyen adayların annelerine, kızlar, ilk günlerdeki ikramın aksine, ölecek olsalar bir yudum su vermeyecek tavırdalar! Aynı dakikalarda, Süheyla Hanım'la bir gelin adayı bağırarak kavga ediyor ve gelin adayı, tepkisini evin içinde avaz avaz "Vay vicdansızlar vay, Allah'tan korkmazlar" şarkısını söyleyerek dile getiriyor! İş çığırından çıkıyor. Ben yazmayı bırakıp, ağzım açık, camdan mahalle kavgası seyreder gibi seyrediyorum. Yine de senarist olarak şunu belirteyim, Türk usulü pembe dizi çevirmeye kalksan, bir başvuru kaynağı olarak el altında bulundurmak gerekir bu programı. "Dostluk çemberi, sevgi-saygı, gelenek pınarı" evi, dehşet yuvasına dönmüş! Eğer yapacak daha iyi bir işiniz yoksa bir bakın. Toplumun ilginç bir resmini göreceksiniz...