Yalnızsınızdır... Kalabalıklar arasında bile olsa kendinizi yapayalnız görürsünüz. Sözler, sesler, bakışlar, gülüşler uzak gelir. Hiçbir yere ve hiç kimseye dokunamayacağınızı hissedersiniz. Sonra, onca sessizliğin içinden, bir bakış, bir ses gelir üzerinize. Dikkatinizi çeker. Size ait hiçbir şeyin olmadığını hissederken ve bunun mutsuzluğundan yakınırken, bir şeyler sizin olmaya başlar. Bir şey bulmuşsunuzdur. Mucizevi bir şey... Bulduğunuz; kaybettiğiniz ve hep aramakta olduğunuz kendinizsinizdir aslında... Öyle anlarda; sakladığınız sözleri ortaya dökersiniz, kahkahaları kolayca koyuverirsiniz. Bir başka kadın, bir başka adam olursunuz. Daha güzel uyanırsınız sabahlara. Hayat keşfedilecek nice güzellikle doludur da, siz o güne kadar görmemişsinizdir sanki... Çocuklar gibi kucak açarsınız hayata. Bağıra bağıra, haykıra haykıra yaşamak istersiniz. Ama bunca şeyi taşımak için bir güç gerekir. Sizin ise hiç tamamlanmayan eksiklikleriniz vardır. Korkularınız vardır en çok, ucu size dokunan. Yalnızlığa, sessizliğe, varolan düzene o kadar alışmışsınızdır ki; bir yanınız hayata haylaz çığlıklar atarken, öbür yanınız 'Sus, kimseler duymasın' demektedir. Elinizde o güne dek hiç sahip olmadığımız bir şeyler vardır ama onları nasıl yaşayacağınızı bilemezsiniz. Bilememezlikleriniz bir kocaman ateş gibi durur önünüzde. Yaklaştıkça yakar, canınızı acıtır. Bir küçük zamandır kendiniz olduğunuz, hayallerinizin peşinden gittiğiniz o an... Ama korkularınız peşinizdedir. Direnemezsiniz. Yeniden kendinize dönersiniz. Firar bitmiş, teslimiyet anı gelmiştir. Bıraktığınız yere geri dönersiniz... Ama kendi günahınızı işlemişsinizdir bir kez. Unutmak mümkün değildir. Yaşam boyu; her yerde, her yalnızlıkta ve her kalabalıkta; bir kitap okurken, bir film izlerken, bir insanın yüzüne ve kahkahasına dokunurken, suya yansıyan görüntünüze bakarken, yağmurlarda ıslanırken, kalabalık bir şehrin kalabalık sokaklarında sadece kendi ayak seslerinizi duyarak yürürken, martıların sesini duyarken, gece inerken, sabah uyanırken bu soruyu duyarsınız: "Orada kalsaydım, kendi dışıma taşsaydım ne olurdu?" Hiç bilemezsiniz... Bilmediğiniz yollardan kaçarken, kendinizi kendi ateşlerinizin içine atmışsınızdır artık. O sorunun yanıtını hiç öğrenemezsiniz.