Hülya Avşar, dün gazetemizde yayınlanan röportajımızda yeni ilişkisi için 'Aşktan da üstün' tanımlamasını kullandı. Bu tanımlamayı kendi aramızda konuştuk. O duygunun ne olduğu konusunda değişik düşünceler çıktı. Nedir aşktan da üstün olan duygu? Daha çok heyecan mı? Ya da ayaklarının yerden kesilmesi ya da yüreğinin bedenine sığmayışı mı? İnsanın gözünü uyku tutmayışı, yemeden içmeden kesilmesi ya da bütün dünyanın kendi çevresinde döndüğünü sanması mı? İyi ama bunlar zaten aşkın halleri değil mi? Peki o zaman aşktan da üstün olan şey ne? Güven mi? Paylaşım mı? Dostluk mu? Saygı mı? Galiba bunların hepsi. Ama önce aşk yaşanır. O sınavdan çıkabilirse insanlar birbirini yıpratmadan, birbirini eksiltmeden; ondan sonrası aşktan da üstün bir şey olur. Aşk olarak izlediğimiz ilişkilere bir bakın. Ben çevremdeki ilişkilere baktığımda çoğunun savaştığını görüyorum. Çok aşıklar ama çok savaşıyorlar. Birbirlerini yaralayıp, sonra birbirlerini tedavi etmeye çalışıyorlar. En acımasız sözlerin uçuştuğu kavgalardan sonra birbirlerine sarılıp, o sözler söylenmemiş gibi yaşamaya devam ediyorlar. Saygı kalmıyor. Ve onun içindir ki; biten bir ilişkinin ardından kimse birbirinden iyi söz etmiyor. Hiçbir ilişkiye sahip çıkılmıyor; en son aşk, en iyi aşk oluyor. Hülya Avşar'ın 'Aşktan da üstün'" tanımlaması belki de herkesin ilişkisinde aradığı huzuru tarif ediyor. Ve güveni ve paylaşımı ve saygıyı... Belki de hepimizin tanık olduğu o fırtınalı ve büyük aşkların en eksik duygusu saygı. Onun içindir ki; çoğu ilişki aşktan çıkıp bir başka boyuta, bir hayatı paylaşmaya yani aşktan da üstün bir şeye dönüşemiyor.