Ajda Pekkan her seferinde bizi şaşırtmaya devam ediyor. Son zamanlarda sanki üzerinde başka bir ışık, başka bir büyü var. Eskiden kadınlar eşlerini kıskanırlarmış Ajda Pekkan'dan. Bence şimdi eşlerini falan da unuttular, Ajda'yı kendileri için izliyorlar. Nasıl bu kadar güzel olabildiğinin, nasıl bu kadar enerjik olabildiğinin sırrını çözmeye çalışıyorlar. Ben Ajda Pekkan'a bir yaş koyamıyorum. Sadece yaşında helal olsun demek geçiyor içimden. (Takvimler kimin umurunda.) Şimdi doğruya doğru; onun yaşıtı pek çok kadının sağlık sorunları var. Kimi menopozdan muzdarip, kiminin şekeri, kiminin tansiyonu, kiminin kolesterolü var. Sizde hiç Ajda'da bu rahatsızlıkların birinin olabileceği hissi var mı? Ben de yok vallahi. Olsa bile hiç öyle bir hava vermiyor. Peki böyle görünmek kolay mı diye soranlarınız da olabilir. Tabii kolay değil ama onu süperstar da yapan bu işte. Ajda sahneye çıktığı anda başka bir şey oluyor. (Ki kendisi bunu 'kendimi unutuyorum' sözleriyle tanımlıyor.) Lütfi Kırdar'ın 10. yıl kutlaması nedeniyle düzenlenen gecede sahneye çıktığında salonu dolduran bütün o kaymak tabakanın kadınlarının Ajda'ya bir kez daha iç geçirerek baktıklarını fark ettim. (Ertesi gün pek çok kişi arayıp hayranlığını dile getirmiş zaten.) Kırmızı tuvaleti, siyah jartiyerleriyle önceki gün bütün gazetelerde fotoğrafını görmüşsünüzdür siz de. Herkes bayıldı. Onun büyüsü tabii ki sadece sahnedeki tavrı, şarkı söylemesi ya da kostümleri değil. En önemlisi işinde iyi olmak için sergilediği disiplin... Konserlerinden önce neredeyse kampa girer Ajda Pekkan. Şan çalışır (hocasının karşısında hala bir öğrenci gibi), kardiyo yapar. Koşu bandında ter atmasının nedeni de sahnede hem zinde olmak hem de terlememek içindir. Onun sahne ile ilgili bu hazırlıklarını bir süre önce haber yapmıştık. O haberden sonra hanımlar arasında bunun modası da başlamış. Akşam davete gidecek olan hanımlar gündüzleri koşu bandında ter döküyormuş. Ajda ne yapsa oluyor yani... Sözü nereye getireceğim? 30 yıl önce Ajda ile Enrico Macias'ın yan yana fotoğrafları var. İkisi de gencecik. Ama Lütfi Kırdar'daki gecede sahnede önce Ajda'yı ardından da Enrico'yu görünce 'genç kız ve babası' dedim, gülüştük. Gerçekten de Enrico yaşlanmış. Ajda ise hala Ajda!