Önce yalanlayacaksınız. Sonra da -zamanı gelince- pişkin pişkin gerçeği söyleyeceksiniz. Sonra da -o nasıl bir beceriyse- suçu medyaya atacaksınız... Evet, bu 'yalan' durumlarla ilgili bir yazı yazmıştım geçenlerde. O yazıda Yılmaz Erdoğan'dan da söz ediyordum. Bir okuyucumuz bu konuda mesaj göndermiş, Erdoğan konusunda da "Ünlüler size gerçeği söylemek zorunda değil" demiş. Tuhaf değil mi? O yazıda Pınar Altuğ da vardı. İki hafta üst üste Pınar Altuğ ile ilgili "Niye inanalım ki?" başlıklı yazılar yazdım. Bugün geldiğimiz nokta şu: Ayrıldığı sevgilisi Tony her şeyi anlatıyor, bir zamanlar bir başka erkeğe yaşattıklarını şimdi kendisinin yaşadığını söylüyor. Diğer sevgili ise telefon mesajlarını açıklıyor. Pınar yine yalanlarının içinde kaybolmuş. Kendi ifadesiyle patlamış! Daha ne diyelim?