Hülya Avşar'ı kutluyorum... Bütün aldatılmışlıklarında, boşanmasında, boşandıktan sonraki süreçte duruşunu kutluyorum. Yaşadıklarına sahip çıkışını, eski eşinin yeni erkek arkadaşı ile ilgili açıklamalarına sessiz, yorumsuz kalışını kutluyorum. Kendiyle ve yaşadıklarıyla dalga geçebilme cesaretini de alkışlıyorum. Neredeyse tüm toplumla birlikte yaşanan bir hayatın en zor dönemeçlerinde kendine ait alanlar bırakabildiği, bazı şeyleri kendi içinde yaşayabildiği için, ortalara dökmediği için takdir etmek gerektiğine inanıyorum. Çünkü hiçbir boşanma, hiçbir ayrılık böyle yaşanmıyor. Her ayrılıkta insanlar birbirini acıtmaya çalışıyor. Ortaya dökülen sırlarla büyük hesaplaşmalar yaşanıyor. Karşı tarafı aşağılara çekmeye çalışarak diğer taraf kendini yükseltmeye çalışıyor. 'Ben' savaşları her şeyin ama her şeyin; o güne kadar sergilenen duruşun, savunulan değerlerin, yaşam biçiminin önüne geçiyor. Üstelik bunları 'örnek yaşamlar'ın 'örnek çiftleri' yapıyor. Evet, ilginç değil mi, yıllarca bize örnek beraberlikler sundukları iddia edilen, örnek çiftler olduğu masalı anlatılan insanların hayatlarında oluyor bunlar. Cem-Bettina Hakko çiftinin bugüne kadar sergiledikleri masal tadındaki hayatlarına bir bakın. Her şey bir anda yerle bir oldu, büyü bozuldu. Geçtiğimiz hafta sevgilisi Ronit Gülcan'la birlikte Göcek'te, Şamdan Plus muhabiri Orhan Merdivan'a yakalanan Cem Hakko, aralarındaki anlaşmayı bozarak dergi piyasaya çıkmadan bir gün önce bir başka gazeteye "Boşanacağım" açıklamasını yapmış. Niçin? Fotoğrafların boşanma davasında kanıt olarak gösterilmemesi yani pazarlık konusu yapılmaması için. Oysa asıl büyük pazarlık, fotoğraflardan önce de yapılıyormuş. Masal gibi hayatın paketi açıldı ve bakın paketten neler neler çıkmaya başladı. Hakko, boşanma davası dilekçesinde 23 yıllık eşini sadakatsizlikle suçlamış ve şöyle bir ifade kullanılmış: "Elimizde Bettina Hakko'nun hukuk ve ahlak dışı ilişkisini kanıtlayan deliller de var. Boşanma olursa, ayrıntı açıklanmaz." Şu son cümleye bakar mısınız? "Boşanma olursa ayrıntı açıklanmaz." Nedir bu? Tehdit mi, pazarlık mı? Ne acı; para hayatı satın almış, para onuru, gururu satın almış. Para onu elinde tutmak isteyen, başkasıyla paylaşmaya yanaşmayan insanın kendisini esir almış... Peki sizce geriye ne kalmış? Bernard Shaw, "Erkeğin de kadının da terbiyesi tartıştıkları zaman belli olurmuş" demiş. Ben bu sözü değiştiriyorum; erkeğin de kadının da terbiyesi boşandıkları zaman belli olurmuş.
***
Aldatılan kızgın bir eş New York'ta bir billboard kiralayarak kocasına şöyle bir mesaj yazmış: "O kadın hakkındaki her şeyden haberim var. Sen ahlaksız, sinsi, ikiyüzlü, cimri bir balçık çukurusun. O kadınla aranızda olanlar ve tüm konuşmalarınız kasete çekildi. Mahkemede görüşürüz." New York ya da İstanbul... Billboard'a yazılan yazı ya da dava dilekçesine eklenen deliller... Asil hayatlar ya da sıradan hayatlar... Fark etmiyor işte... Dilerim, Hakko çiftinin çocukları bu pazarlıkların dışındadır...