CUMA sabahı gazetenin kapısından içeri girdim. Danışma bankosunun önünde bir kadıncağız hüngür hüngür ağlıyordu. Meğer oğulları kayıpmış. İki gündür haber alamıyorlarmış. Yana yakıla Müge Anlı'nın programına çıkmak istiyorlarmış.
Kayıpların annelerini o güne dek sadece televizyon programlarında, haber bültenlerinde görmüştüm. Ama bir annenin acısını, merakını, endişesini yarım metre mesafeden hissetmek başka bir şey. Kadının yüreğinin ateş adeta yüzümü yaladı.
Danışmadaki kızlarımız, "Endişe etmeyin, program ekibinden arkadaşlar birazdan gelecek" diyorlardı ama anne bir türlü yatışmıyordu.
Oğulları Doğukan'ın eşkalini öğrendim.
İrtibat numaralarını aldım ve hemen sevgili Müge'ye mesaj attım.
Zira o dakikada canlı yayındaydı.
Müge, ilk reklam arasında bana geri döndü. Durumu anlattım. "Hemen ilgileniyorum" dedi ve beş dakika sonra arayıp "Tamam, bizim arkadaşlar çifti almışlar, buraya getiriyorlar" dedi.
Bu kadar hızlı bir reaksiyon, bu denli içten bir geri dönüş ne yazık ki devletin hiçbir kurumunda yok. Zaten bu nedenle kayıp yakınları karakoldan çıkar çıkmaz Müge Anlı'ya koşuyorlar.
Bu güven boşuna değilmiş. Bizzat yaşayarak öğrendim...