Ben Onu Çok Sevdim'i geçen hafta bir başka keyifle izledim. Özellikle de Adnan Menderes ile İsmet İnönü arasındaki Anıtkabir tartışmasını...
Demokrat Parti iktidarı, Atatürk'ün Etnografya Müzesi'nde bulunan naaşını, Ankara'da yeni yapılacak bir anıt mezara nakletmek için girişim başlatmıştı. Dünyanın önde gelen mimarlarına Anıtkabir için projeler çizdirilirken, CHP ile DP arasındaki ipler de iyice gerilmişti.
Menderes, oğlu Aydın'a Anıtkabir için önerilen projeleri gösterirken dedi ki, "Ben babamın nerede yattığını bilmiyorum ama Anıtkabir inşa edildikten sonra bayramlarda babamızı ziyaret etmek için nereye gideceğimizi artık bileceğiz..." Ne güzel, ne duygulu bir anlatım değil mi? İsmet İnönü ise Anıtkabir girişimini şu iğneleyici sözlerle eleştirdi: "Biz Ata'mızı kalbimize gömdük. Demokrat Parti ise iktidara gelince, Atatürk'ü öldürdü. Şimdi ona mezar yaptırmaları çok normal..."
Eskiden siyasette; insanın beyin kıvrımlarında dolaşan, zeki esprilerle, hicivlerle bezeli atışmalar varmış. Doğrudan kişilikleri hedeflemeyen, bel altına inmeyen ama ok gibi rakibin yüreğine saplanıp kalan eleştiriler... Şimdi insan Meclis'teki düzeysiz atışmaları görünce, geçmişe ayrı bir özlem duyuyor ne yazık ki...